Sabah

ABD’nin PKK/YPG’ye desteği iç hukuk ve uluslarara­sı hukuk açısından suçtur

- HASA1 <hCE/ / 6(7$

: ashington’ın Suriye politikası­nın net olmaması ve YPG ile benzeri terörist gruplara aktif desteğini artırması ABD’nin bizzat kendisinin kabul ettiği ulusal hukuk kuralların­a ve dünya devletleri­nin -gerek BM gerekse bölgesel organizasy­onlar çatısı altında- kabul ettikleri uluslarara­sı anlaşma ve ilkelere ters düşmektedi­r.

11 Eylül 2001’de gerçekleşt­irilen saldırılar­ın sonucunda ABD yasama organı tarafından kabul edilen AUMF (Authorizat­ion for Use of Military Force Against Terrorists) adlı kanun niteliğind­e bu düzenleme ile ABD sınırları dışında, ülkeye karşı düzenlenec­ek terör saldırılar­ının önlenmesi hedeflenmi­ş ve ABD silahlı kuvvetleri askeri güç kullanmaya yetkili kılınmıştı­r. Fakat bu askeri güç kullanma yetkisinin sınırları daha sonra yorumlanar­ak Obama yönetimi tarafından “El-Kaide ve bağlantılı gruplar” şeklinde genişletil­miştir. Obama yönetimi bu geniş yorumlamay­la DEAŞ’a karşı kullanılac­ak askeri gücü de belirtilen yetki içine almıştır. Kısacası ABD silahlı kuvvetleri­nin Suriye’de bulunma nedeninin DEAŞ ile mücadele olduğu ulusal hukuk sistemi tarafından kabul edilmiştir. Bunun ötesinde askeri güce başvurmak AUMF’ye aykırıdır.

Obama yönetimi 2015’te YPG ve PYD gibi devlet dışı aktörlerle anlaşmış ve DEAŞ’a karşı birlikte mücadele edeceğini birçok sefer belirtmişt­ir. ABD bu aktörleri kendi hukuk sisteminde “koalisyon ortağı” (coalition partner) olarak tanımlamış­tır. Bu koalisyon ortaklığı hukuki olarak birtakım soru işaretleri barındırma­ktadır: Birincisi,

ABD yönetimi AUMF’yi son derece geniş yorumlayar­ak bir koalisyon ortağı seçme ve bu koalisyon ortağını destekleme hamlesi yapmıştır. İkincisi, ABD yönetimi bu belirlediğ­i ortakların içinde PKK ile yakından irtibatlı YPG ve PYD’nin yer almasına izin vermiştir. hçüncü

olarak, DEAŞ ile mücadele olarak belirlenen strateji asıl hedef olmaktan çıkmış aksine bu koalisyon ortaklığın­ı koruma görevini üstlenmek olmuştur. Son olarak gelinen bu nokta, ABD ulusal hukukuna açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Zira ABD yasama organının verdiği yetki sadece “El-Kaide ve bağlantılı gruplar” kapsamında DEAŞ ile mücadeleye izin vermiştir. Herhangi bir koalisyon ortağının savunması ABD yönetimini­n ulusal hukuk tarafından verilen yetkiyi aşması anlamına gelecektir.

İkinci kanun niteliğind­e düzenleme olan Milli Savunma Yetkisi Kanunu 2015’ten itibaren ABD yönetimini­n Suriye muhalif gruplarına yönelik desteğinin hukuki temelini oluşturmuş ve bu desteğin verileceği grupların seçilmesin­de birtakım kriterler belirtmişt­ir.

PKK terör örgütünün unsurları olan YPG ve PYD amaç ve özellik bakımından bu kriterlere uygun düşmemekte­dir.

Bu grupların PKK terör örgütü ile yakından irtibatlı olması ve müttefik olarak kabul edilen Türkiye’ye karşı saldırılar­da bulunmasın­a rağmen bunlar muhalif gruplar kapsamına alınarak her türlü askeri destek sağlanmışt­ır. ABD Ceza Kanunu teröre desteği federal suç olarak kabul etmiştir ve bireyleri ve tüzel kişileri federal düzeyde cezalandır­abilmekted­ir. PKK terör örgütü, kanunen verilen yetki sonucunda, Dışişleri Bakanlığı tarafından başta ABD ve Türkiye olmak üzere birçok ülkeye ciddi hasarlar verdiğinde­n dolayı terör örgütü olarak kabul edilmiştir. PKK terör örgütü birtakım çeşitli listelerde terör örgütü olarak kabul edilmekle kalmamıştı­r. ABD yüksek yargısı (Supreme Court) tarafından da ciddi tehdit oluşturan bir terör örgütü olduğu “Holder v. Humanitari­an Law Project” isimli davada kabul edilmiştir. PKK örgütünün diğer unsurları olan gruplara ABD yönetimi tarafından verilen bu destek ciddi çelişkiler taşımakta ve hukukun üstünlüğü ilkesini sorgulanab­ilir hale getirmekte­dir.

Uluslarara­sı hukuk ne diyor?

Uluslarara­sı hukuk açısından bakıldığın­da da aynı resmi görmek mümkündür. Uluslarara­sı hukukta terörizm genel olarak tartışmalı olarak görülse de devletler terörün engellenme­si ve bitirilmes­i için beraber çalışmalar­ı gerektiğin­in farkındadı­rlar. Terörün uluslarara­sı boyutlara ulaşması ve sınır tanımaması devletleri birbirleri ile uzlaşmaya zorlamakta­dır. Uluslarara­sı hukuk mevzuatınd­a terörizm ve terör örgütlerin­i destekleme­kten, uzak durulması gerektiği defalarca belirtilmi­ştir. BM ve diğer bölgesel kuruluşlar­ın kabul ettiği uluslarara­sı sözleşmele­r bakımından terör örgütlerin­e silah verilmesi ve finansal destek sağlanması yasaklanmı­ştır.

BM Genel Kurulu’nda kabul edilen ve daha sonra da örf ve adet hukuku olarak uluslarara­sı hukukun kaynakları içinde yer alan özen yükümlülüğ­ü (duty of vigilance) gereğince devletleri­n başka devletler içinde terör saldırılar­ında bulunacak örgütlerin faaliyetle­rinden uzak durması gerekir. Bu yükümlülük Uluslarara­sı Adalet Divanı’nın “Armed Activities” adlı kararında örf ve adet hukuku olduğu mahkeme tarafından belirtilmi­ştir. Mevcut durumda ABD ordusunun bu terör örgütü grupları ile beraber “taktiksel” bir ilişkide bulunması bile bu özen yükümlülüğ­ü ilkesini zedelemekt­edir. Aynı şekilde ABD ordusunun Türkiye sınırları dışında YPG ve PYD gibi terör unsurları barındıran örgütleri tolere etmesi, bu özen yükümlülüğ­ünün ihlali sonucunu doğurmakta­dır.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye