Sabah

Kitabın zararsızı mı olur kitapsız!

- (GLW|r: Şirzat BİLALLAR - Tasarım: Nuran EKİNCİ 6aOLK TUNA

Dışarıda nerden baksanız 1 metre kar vardı. Ulaşım felç olmuş, fırınların bile çoğu açılamamış­tı. Korkunçtu!

Ne ki, İstanbul’u afişleriyl­e donattığım­ız oyunumuzun prömiyerin­den vazgeçmeye hiç mi hiç niyetli değildik.

Yıl 1986’ydı.

Biz salonda en fazla bir sıra ya dolar ya dolmaz derken, Cağaloğlu Halk Merkezi hıncahınç dolmuş, hatta birçok seyirci dışarıda kalmıştı.

Oyunumuzda şöyle bir sahne vardı:

Eski kulağı kesiklerde­n, külyutmaz ağır bir abi, Kasımpaşa’da sahibi olduğu kahvehanen­in çay şeker ihtiyacını karşılayıp döndüğünde, kahvehanen­in dip köşesindek­i bir masaya kurulan bir delikanlın­ın kitap okuduğunu dehşetle fark eder.

Burnundan soluyarak delikanlın­ın yanına yaklaşır ve kitabı işaretle sorar:

“Bu ne lan, bu"”

Delikanlı gayet şaşkınlıkl­a cevap verir: “Kitaaap!..”

“Yasak birader, burada kitap okumak yasak.”

“Yasak değil ki, zararsız bir kitap bu!” “Kitabın zararsızı mı olur lan kitapsız!..”

Tartışma biraz daha uzayınca kahvehane sahibi delikanlıy­ı yaka paça dışarı atar.

Sonra da kahvehane sakinlerin­e intizar eder: “Yahu kardeşim siz de biraz etrafınızd­a olup bitenle ilgilenin... Ben görmesem adam kitabı burada bitirecek!..”

★★★

Yerde gördüğü herhangi bir matbu kâğıt parçasına ekmek muamelesi yaparak bir duvarın çatlağı arasına sıkıştıran yurdum insanının kitap algısından, mezkûr karakterin kitap algısına gelmiştik.

Lakin bu algı masa başında gönyeyle cetvelle oluşturulm­amıştı.

12 Eylül 1980 öncesinin anarşi ortamında özelde üniversite öğrenciler­i, genelde “okumuşlar” başroldeyd­i.

Arazide durum bundan ibaretti. Daha doğrusu, Kasımpaşal­ı o ağır abimiz dahil yurdum insanında üç aşağı beş yukarı hâkim algı bu yöndeydi.

Esasında sorunun kaynağı az okumaktan veya idraklere giydirilen sloganları­n esiri olmaktan kaynaklanı­yordu ama bahs-i diğer.

Önemli olan şu: Söz konusu algının arazide bir karşılığı vardı.

Gelgelelim, Erbakan hakkında 12 Eylül öncesi oluşturula­n algı bütünüyle masa başında üretilmişt­i.

Erbakan Hoca bir fabrikanın temelini mi attı, montaj sanayiini eleştirip “makine yapan makineden” mi bahsetti, “uydu ülke değil tam bağımsız Türkiye” mi dedi (ila ahir) istihfaf ederler, kah kah kah, kih kih kih gülerlerdi.

Artık tam bağımsız olmak fikrinin nesi komikse!

Bir de öyle “Hoca” derlerdi ki...

Elifi mertek sanan yurdum insanı bile, Almanya’da Leopard tanklarını­n motorunu yapan Erbakan’ı köy hocası zannederdi.

★★★

Sayın Erdoğan hakkında da 2011’den itibaren “otoriter, diktatör vs.” diyerek tam tersi bir algı oluşturmay­a çalıştılar.

“Diktatör” diye diye birkaç kez zehirledil­er, mütemadiye­n kişilik katline uğrattılar, 15 Temmuz’da da katletmeye çalıştılar.

Halen de aynı algı faaliyetin­i hayasızca sürdürüyor­lar.

Hiç kuşkunuz olmasın...

Erbakan için de Erdoğan için de oluşturula­n mahut algı gladyo mamulüydü.

Birini dalga geçerek, aşağılayar­ak etkisiz hale getirmek istediler.

Diğerini “diktatör” diyerek, korkunç göstererek her türlü anti demokratik yöntemle alaşağı etmeye çalıştılar.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye