Kalbimizi böyle yalan yanlış mıncıklamasanız...
Ne artistlik ama!.. Mesela kitapları çok satan, hayran kitlesi sürekli artan Yuval Noah +ariri’den söz ediyorum... Ne diyor?
“'iMital dünyada büyük veri kontrolünü kimler yapmalı? Bunu bilim adamlarına, uzmanlara ve şairlere sormalıyız, hatta kesinlikle şairlere sormalıyız...”
“Ha sorarlar, tabii tabii!” diye hafifçe dalga geçmeye kalksanız, kötü adam olursunuz.
Geçti o günler! “Artık verinin dolaşımı yeni sermaye oligarşisi ve derin devletler tarafından kontrol ediliyor” deseniz, kimse tartışmaya katılmaz.
“İnternet çıktı çıkalı, son bireysel özgürlük alanlarımız da tarihe gömüldü” deseniz, sizi cahil ilan ederler.
Çünkü olay başka! Yuval Noah Hariri, Steven Pinker gibiler (muazzam bir pazarlama kampanyasının rüzgârıyla) büyük meseleleri tartışır gibi yaparak, aslında bir güzel örtüyorlar.
★★★
Bizde de bir kesim iyi eğitimli genç bu tür artistliklere bayılıyor.
EvrenselFi takılmak, enformasyon akışına hâkim olmak ve (onların sevdikleri deyimle) “kalbe dokunmayı” önemsemek...
Ana çizgi bu... Mesela böyle bir gencimiz pek gözde bir uluslararası Iorumda konuşma yapmış; arkadaşları da sosyal medyada yere göğe sığdıramıyor.
Ne demiş diye merak ettim, baktım. Harcıâlem şeyler... Ama kalbe dokunmuş tabii!!!
Nasıl mı? Sanki foruma gelen kaymak tabaka gerçeği bilmiyormuş gibi; dünya zenginliğinin yüzde ’sinin en varlıklı yüzde 1’e gittiğini anlatarak başlamış. Ardından “hepimiz sevdiğimiz işi yapmalıyız”; “hayatımızı basitleştirmeliyiz” gibi fikirler (!) yumurtlamış. Ne yani? Bizim “beyaz basın”ın el üstünde tuttuğu o forumlarda dişe dokunur şeyler mi, konuşuluyor sanıyorsunuz?
Maksat başka! Maksat, foruma katılanlarda “ah ben de sizdenim” duygusu yaratmak...
★★★
Bazen kendi kendime söyleniyorum: Bu gençler hangi serada yetişmiş olabilirler?
Aslında nerede yetiştikleri dolgun cv’lerinde görünüyor.
Birbirinden havalı üniversiteler, stajlar, şirketler. Ama gerçek şu ki... Konuşmalarının Türkçe çevirisinde “Pope Francis” yazacak kadar eFnebi; uyduruk fikirleri entelektüel faaliyet sanacak kadar saIlar.
İyi “eğitildikleri” doğru...
Ama hangi anlamda? Esas soru bu...