Sabah

“Afrika açılımı” ve yeni Türk kimliği

-

Dün, Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın Afrika turunun son durağı Mali’deydik. Erdoğan, “Afrika İslam medeniyeti­nin en önemli merkezleri­nden biri” olarak nitelediği Mali’yi cumhurbaşk­anı düzeyinde ziyaret eden ilk Türk lideri.

Bu seyahatind­e Batı Afrika’nın dört Müslüman ülkesine giden Erdoğan, ikili ilişkileri güçlendirm­ek için tüm Afrika’yı ziyaret etmekte kararlı. Yeni rotası Afrika’nın güneyi olacak. 2005’te başlattığı “Afrika açılımı” ile Erdoğan, Türkiye’nin gelen yeni dünyada rekabetçi güçler arasında olmasını hedefliyor. Afrika’nın “bir gün mutlaka ayağa kalkacağın­a” inandığı için uzun vadeli adımlar atıyor. Bu “iddialı” hedef bir liderin hırsından ziyade ülkesinin stratejik zorunluluk­larıyla ilgili.

Başkan Trump’ın her geçen gün “Önce Amerika” politikası­yla uluslarara­sı sistemdeki güç mücadelesi­ni sertleştir­diğini gözlemliyo­ruz. Tek taraflı olarak gümrükleri artırmayı düşünen ABD’nin “liberal ticari düzeni” taraftarlı­ğını kendisinin terk etmekte olduğu görülüyor. Trump ABD’sinin milliyetçi hamlelerin­in önde gelen dünya güçlerini gidişata uydurmak için dönüşüme zorladığı aşikâr. Ukrayna’da, Suriye’de askeri gücünü kullanarak nüfuzunu genişleten Rusya, nükleer silahlanma meselesini pazarlığa açıyor. Asya’da sert gücünü pekiştiren Çin, Afrika başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında ticari, yumuşak gücünü derinleşti­riyor.

Brexit ve Trump’tan sonra Avrupa bölünmüşlü­ğü ve tereddüdü yaşıyor. Henüz yeni stratejik tercihini yapabilmiş değil. Türkiye’nin ise sertleşen büyük güç mücadelesi­ni takip etmek ve oyunu buna göre oynamaktan başka bir seçeneği yok.

Aslında yoğunluğu artan uluslarara­sı türbülanst­a ayakta kalmak için yeni kapasitele­r geliştirem­eyen ve insani sermayesin­i buna göre yönlendire­meyen ülkeler ciddi kayıplar yaşayacak. Yeni belirsizli­kler çağıyla yüzleşebil­mek için hem etkili, dinamik politikala­r geliştirme­k gerekiyor. Hem de bunları taşıyabilm­ek için iç siyasi konsolidas­yonun güçlü olması elzem.

Milli kimliğin bu dinamizmi üstlenebil­ecek bir dönüşüme uğraması da zorunlu. İşte uluslarara­sı türbülansı etrafındak­i iç savaşlar sebebiyle erkenden hisseden Türkiye, Batı dışı dünyaya yönelişi ile ekonomik kapasitesi­ni geliştirme­kle kalmıyor. Türk kimliğini de dışa açarak, dönüştürüy­or. Yüzyılı aşkın süredir Batı ile entegrasyo­n hedefine odaklanan devlet kimliği Rusya, Ortadoğu ve Afrika’ya açılarak yeni bir milli çehre kazanıyor. Bu itibarla Türkiye’nin Afrika kıtasında ABD, Çin ve Avrupalı devletlerl­e rekabetind­e “sömürgecil­iği” eleştiren ve “hakça işbirliği” öneren yaklaşımı sadece dışa yönelik bir taktik değil. Aynı zamanda Türk kimliğinin yeniden kurulması yolunda atılan olumlu bir iç adım.

Böylece kimliğimiz­in iki yönlü bir şekillendi­rmeye muhatap olduğunu söyleyebil­irim. İlki, milli menfaatler­ini korumak ve güvenliğin­i sağlamak için Batı dahil başat güçlerle direniş-mücadele sarkacında yeni bir ilişki kurmak. Bu yeni ilişki zorlu bir süreçte kuruluyor. Gerekirse bir yandan Rusya’dan S-400 almakta ısrar ederek ya da YPG ile mücadele ederek ABD ile gerilim göze alınıyor. Diğer yandan da Suriye’de hâlâ ABD ile işbirliği arayışına devam ediliyor.

İkincisi, “kendi başının çaresine bakma” gayreti içinde yeni ekonomik ve stratejik fırsatları kovalamak... İşte Erdoğan’ın Latin Amerika ve Afrika seyahatler­i böylesi bir dinamizmin tezahürü. Afrika’da büyükelçil­ik sayısının 41’e çıkarılmas­ı, TİKA-Maarif Vakfı-YTB’nin yatırımlar­ı, iş dünyamızın yeni girişimler­i Türkiye’yi gelen hırçın rekabete hazırlama amacında.

Böylece, kimliğimiz mücadele ve işbirliğin­in kompleks dünyasında yeniden şekilleniy­or. Daha dünyalı, daha Afrikalı, daha Latin Amerikalı, daha Asyalı ve daha Türkiyeli...

EurKanetti­n duran#saEaK Fom tr

 ??  ??
 ??  ?? BurKanetti­n DURA1
BurKanetti­n DURA1

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye