Erkekler neden kadınlardan üstün olsun ki?
Aliya İzzetbegoviç Tarihe Tanıklığım isimli otobiyografisinde önemli bir hatırlatma yapar. “Dünyanın bütün büyük dinleri şu basit hakikati öğretmeye çalışır (ve bütün büyük hakikatler basittir): Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma. Ya da öyle hareket et ki, davranışların herkes için geçerli olsun; ne sana göre değişsin ne de başkalarına göre...”
Bu hakikati hangimiz inkar edebiliriz? Edemeyiz. Fakat bu hakikat toplumsal hayatımıza her nedense yeterince etki etmiyor. Edemiyor.
Sorun, galiba kendimizi karşımızdakinden daha üstün görünce ortaya çıkıyor. En çok da biz erkekler kendimizi üstün görüyoruz. Kimlerden? Kadınlardan. Değiliz halbuki.
Aliya İzzetbegoviç’in yukarıda yaptığı hatırlatma kadın-erkek ilişkileri söz konusu olduğunda sağlam bir tutamak olabilir. Şimdi bazıları bu cümleleri okuyunca “ama eşitlik başka, adalet başka” diye itirazda bulunacak. Kendi başına doğru olan bu önerme toplumsal hayata, kadın-erkek ilişkilerine uygulandığında bir bahane olmaktan öteye gitmiyor. Unutmayalım ki adaletin tesisi otorite ve rıza gerektirir. Biz erkekler kendimizi otorite görüyor, kadını rıza gösterme makamındaki bir varlık olarak değerlendiriyoruz. Halbuki adalet nokta-i nazarından burada otorite ne erkek, ne kadın. Her ikisinin de rıza göstermek durumunda olduğu bir adalet mekanizması var.
İster doğal hukuku esas alın, ister ilahi hukuku bu adalet mekanizmasının bir üst otorite tarafından sağlandığını bilmek durumundayız. Buradaki en temel mesele de bir tarafın diğer tarafı ezmesinin önüne geçmektir.
Son günlerde yapılan tartışmalara ben de bu sözlerle bir dipnot düşmüş olayım... fahrettin.altun@sabah.com.tr SMS: FA yaz 4122’ye gönder. (1.60 TL) MH: 444 88 81