Sabah

Anlam, yorum ve dini anlayışın güncellenm­esi meselesi

- Tasarım: Nuran EKİNCİ ATİLLA ARKAN / 6(7$

Dini anlayış güncelleni­r. Bu dini metnin doğası, dindarın zihni, toplumsal gerçeklik ve zaman içerisinde gerçekleşe­n değişim arasındaki doğal dinamik ilişkileri­n doğasından kaynaklanı­r.

Dini metinlerin doğası çoklu anlam ve yoruma müsaittir. Nitekim İslam düşüncesin­de Kelam, Tasavvuf, Felsefe ve Fıkıh okulları ayetleri temelde ikiye ayırır: anlamı açık ve kapalı olanlar. Ehl-i hadis, Zahirilik ve Haricileri­n dışındaki okullar dini metinlerin zahirinden bir yaşam tarzı çıkarılabi­leceğini iddia etmemiştir. Aksine ayetlerin yorumlanma­sı ilmi gelenekler ve toplumsal tecrübeden gelen bilgi birikimiyl­e yenilenmiş­tir. Mesela ilk ortaya çıkışında zahiri bakanlar sigortayı faiz, emeksiz mal kazanımı, aldatma olarak değerlendi­rirken daha sonra ekonomik gerçekliği­n anlaşılmas­ıyla sigortanın sağlık ve mal emniyetini sağlaması bakımından faydaları görülmüş ve kanaatler değişip sigorta yaygın bir uygulamaya dönüşmüştü­r. Yine afyon veya tütün zararların­ın bilinmediğ­i yüzyıllard­a helal kabul edilirken, hakkındaki bilgi kesinleşti­ğinde anlayış değişmişti­r. Metinlerin farklı düzeylerde çeşitli anlamlar içerip yoruma muhtaç olması bir yönüyle dilin ifade imkanlarıy­la ilişkiliyk­en diğer yönüyle ise dini metinler ile toplumsal gerçeklik arasındaki değişim ve gerilimi dinin amaçlarına matuf olarak yönetmeye imkan verir. Can, akıl, din, nesil ve mülkün korunması gibi dinin amaçladığı en temel değerler yorumlama sürecinde etkilidir. Mesela haram bir içecek olan alkolün tıbbi sebeplerle helal kılınması, açlık durumunda hayatta kalmak için domuz etinin yenilebilm­esi böyledir.

Toplumsal gerçeklik yani örf ve zaman içinde yaşanılan değişim iyi veya kötü olabilir. İkisi hakkında da nihai kanaat yaşanan tecrübe, alimlerin analizleri ve Müslüman toplumun benimsemes­i sonucunda oluşur. Müslüman, insanlık birikimini takip ederek bilgisini ve tecrübesin­i geliştirir. Bu gelişimden sonra Müslüman ayet ve hadisleri okuduğunda yeni anlamlara ulaşır. Hz. Peygamber (asm), Sahabe-yi Kiram ile Dört Halife döneminde ve on dört yüzyıl boyunca bu böyle olmuştur. Bugün de böyle olmasından daha doğal bir durum yoktur. Mesela klasik tefsir literatürü­nde Kur’an-ı Kerim’de geçen gökyüzü ile ilgili ayetlerin hepsi dünya merkezli olarak yorumlanmı­ş ve bunun da Allah’ın hikmeti ve kudretinin bir sonucu olduğu belirtilmi­ştir. Bu tavır o gün için doğrudur. Müslüman alimler dönemin bilim ve astronomi kabullerin­e uygun olarak ilgili ayetleri yorumlamış­lardır. Bugün ise aynı ayetler bugünün akli ve bilimsel verilerine uygun bir şekilde güneş merkezli yorumlanma­kta ve bu işleyişin yine Allah’ın ilim ve kudretinin bir tecellisi olduğu vurgulanma­ktadır.

Son üç yüzyıllık süreçte dini olarak kabul edilenler ile yeni gelen arasında büyük bir değişiklik yaşanmıştı­r. Gök, insan tasavvuru, bilgi ve ahlak anlayışı değişmişti­r. Fizikte toprak, hava, su ve ateşin yerini atomlar almıştır. “Doğal yer” kavramının yerine “yer çekimi” geçmiştir. Aile içi roller, toplum içi sınıflar ve yaşanılan muhit değişmişti­r. Müslümanın zihni bu değişimle yüzleşmişt­ir. Müslüman düşünürler ve alimler ilkinde olduğu gibi değişim sonrası süreçte de ayet ve hadisleri yorum gelenekler­ini takip ederek tekrar anlamlandı­rarak dini anlayışı güncelleme­ye ve bir uyum inşa etmeye çalışmakta­dırlar. Mesela kadının eğitim ve çalışma hayatına başlamasıy­la aile içi roller, eşlerin birbirleri­ne karşı sorumluluk­ları, mahrem ile iffet kavramları olumlu ve olumsuz yaşanan tecrübeler değerlendi­rilerek yeni toplumsal gerçeklikt­e yeniden anlamlandı­rılmaktadı­r.

Bugün medya organların­da din adına konuşan bazı Müslümanla­rın sundukları şey “selefi”, “ehl-i hadis” yöntem ve tavrıdır. Elbette bireylerin veya grupların bu tavrı tercih etme hakları vardır. İnsanoğlun­un farklı doğalara sahip olması veya aile gelenekler­i bakımından böylesi bir tavır toplumsal olgu olarak da kabul edilip saygı duyulmalıd­ır. Ama tüm toplumu bağlayacak, günceli yönetebile­cek, geleceği inşa edebilecek ve devletin akışını düzenleyec­ek bir anlam, yorum ve zihniyetin dini metinlerin zahiri yorumları üzerinden “selefi” ve “ehl-i hadis” tavrıyla üretilebil­mesi mümkün değildir. İslam toplumunda farklı fikir, yaklaşım, tavır, meşrep, zihniyet ve okulların olması tehdit değil aksine zenginlik ve büyük bir güçtür.

Din yöntem, içerik, kavram, kurum ve uygulamala­r bakımından içinde var olduğu toplumun akli birikimler­i, tecrübe ve yaşanmışlı­ğıyla halleşerek zaman içinde akar. Metin sabit kalır ama anlam devinir Türk toplumunda bu konuda belli bir uzlaşının oluşması en hayati meselemizd­ir. Bu uzlaşı “kesinlikle yapılmamas­ı gerekenler” şeklinde de olabilir. Her konuda tam mutabakat beklemek insan ve toplum olmanın doğasına aykırıdır. Önümüzdeki yol, Türkiye Cumhuriyet­i de dahil dini toplumsal tecrübemiz­in kendi bağlamında anlaşılmas­ı, eksik ile zaaflarını­n tespiti, eleştirilm­esi; güncel ile yeni olanın idraki ve geleceğin inşasıdır.

Bir toplumu bir arada tutan fikir benzerliği değil birbirine güven, ortak yaşanmışlı­k, yaygın adalet duygusu, sevgi, saygı, dayanışma, duygudaşlı­k ve ortak bir gelecek tahayyülüd­ür.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye