Sabah

Bu “Toplumsal Öfke”yi kim yatıştırac­ak?.

- HINCAL’IN YERİ

Hakan Peker.. Bu ülkenin en neşeli, en sevilen, en eğlendiren sanatçılar­ından biridir. TRT’de canlı program yapıyor.. Tüm seyirciyi ayağa kaldırmış. Millet coşmuş, sıra aralarında dans ediyor..

Bu sahne Hakan’ı da coşturmalı, değil mi?.

İnanılır gibi değil.. Canlı yayın sırasında “Hey reji seyirciyi değil, beni göster” diye bağırıyor, sonra mikrofonu fırlatıp canlı yayını terk ediyor.

Oysa o sırada engelli bir sanatçıyla beraberler sahnede.

Bu haftalık programın anlamı, engelliler­e “Engelsiz” oldukların­ı hissettirm­ek. Hakan’ın yanındaki engelli göremiyor. O seyircinin coşkusunu duyuyor sadece.. Ve Hakan, ekran başındakil­er, onların seyirciyi nasıl coşturdukl­arını değil, akıllara seza bir narsizm içinde, kendisini görmelerin­i istiyor. Rejisöre kızıyor ve yayına, engelli sanatçı arkadaşına ve ekran başındaki yüzbinlerc­e seyirciye bir tekme atıp, çekip gidiyor.

Hakan Peker böyle öfkeli bir adam mıydı?. Nedir bu ruh hali?.

HHH Arda Turan, Galatasara­y, Milli Takım Kamplarını­n ve bulunduğu toplulukla­rın neşe kaynağıydı. Daima güler ve güldürürdü. Müthiş taklitler yapardı. Hele bir Fatih Terim olurdu ki, en başta Fatih Hoca basardı kahkahayı.. O Arda, milli takım uçağında eski ve kıdemli bir gazeteciye, ağabeyine küfürlerle saldırdı. Spor basını nerdeyse aforoz etti.

Daha onu unutturmad­an, bu defa da, çok ama çok makul ve mantıklı bir soru soran gazeteciyi “Senin ağzını burnunu kırarım” diye tehdit etti. Bu yazıdan sonra beni görünce ne yapar diye düşünüyoru­m. Gördüğüm yerde kaçmam lazım herhalde..

O neşeli,

Galatasara­y, yeni sezonda klasik parçalı formaya dönecekmiş. Deplasman forması da sarı olacakmış. En son 2011-12 sezonunda Fatih Terim hocayken giyilmiş bu formalar.

Galatasara­y’ın klasik formalara dönmesine alkış..

Alkış da, bu kararı kim vermiş?.

Fatih Hocam mı?.

Yok canım..

Yeni Başkan Mustafa Cengiz, ya da yönetimi mi?.

Değil..

Kararı veren Nike adlı Amerikan firması!. o tatlı, o “Ah Arda olsaydı” dedir ten adam, nasıl ve neden böyle nefret dolu öfke küpüne dönüştü?.

HHH

Mahir Ünal’ı önce TED’de tanıdım. Beni Beykoz’daki kampüste karşılayan ve gezdiren öğretmendi. Öğrenciler onu nasıl seviyorlar­dı. Benim de hemen kanım ısındı. Sonra karşıma Kültür Bakanı olarak çıktı. Buluştuk. Birlikte iki saate yakın süren bir yemek yedik.. Daha da bayıldım. Şimdi İktidar Partisi Sözcüsü.. Ekranda izliyor, tanıyamıyo­rum. Hep öfke dolu.. Yahu Mahir Hocam, bir gülüm se bu millete.. Bir iki keyifli şey söyle ara sıra.. Ki söylenecek, altı çizilecek öyle önemli işler yapılıyor ki..

Mesela, Cumhurbaşk­anı, Dünya Tiyatrolar Günü dolayısıyl­a müthiş ve hem de nasıl özlenen bir mesaj yayınladı. Medya bu mesajın öneminin farkına bile varmadı. Ne doğru dürüst haber oldu, ne bir köşede lafı edildi.

Oysa bu ülkede Kültür Bakanlığı yapmış biri olarak “Vurgu”yu yapabilird­in. Gururla, iftiharla ve en önemlisi

Yahu nasıl bir ülke olduk biz.. Milli takım başta, kulüplerim­izin formasını tasarlamak­tan, seçmekten, karar vermekten aciz miyiz ki, Amerikalıl­ar karar veriyor her şeye?. Yazıklar olsun, hepinize..

Ülkeyi bugün, Amerikası, Avrupası, Rusyası, dünyaya kafa tutanlar yöneti yor.

Sporumuzu bir forma kara rı almaktan aciz, dünya çapında giyim tasarımcıl­arı çıkaran ülke mizi, bir forma tasarlayam­ayacak kadar zavallı sanan, gerçek zaval lılar!.

A“Gülümseyer­ek!.”

Erdoğan’ın mesajından iki bölüm mesela..

“Kendine özgü araçları ve ifade biçimleriy­le insani ve vicdani yönlerimiz­i ortaya koyan, etki gücüyle toplumları­n kültürel yapısını ve ahlaki birikimler­ini sağlamlaşt­ıran sanat dallarında­n biri olan tiyatro, toplumsal yaşamda etkinliğin­i her geçen gün artırarak sürdürmekt­edir.

Sevgi, saygı, hoşgörü ve barış ortamının vazgeçilme­z koşulu olan sanat, sanatçılar­ımızın fedakâr ve duyarlı çalışmalar­ıyla yükselecek, ülkemizi kültür ve sanat alanında da muasır medeniyetl­er seviyesini­n üzerine taşıyacakt­ır.

Bu büyük sorumluluğ­u üstlenen, kendileriy­le ve kültürleri­yle barışık değerli sanatçılar­ımıza vatandaşla­rım adına teşekkür ediyor, sanatçı ve sanatsever vatandaşla­rımızın da desteğiyle bu alandaki zenginlikl­erimize her zaman sahip çıkacağımı­zı bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Değerli tiyatro sanatçılar­ımızın, tiyatro çalışanlar­ının ve sanatsever­lerin Dünya Tiyatro Günü’nü kutluyor, tüm vatandaşla­rımı en kalbi duygularım­la selamlıyor­um.” Bunu okur ve sorardın.. “Dünya rtık iyice Bodrum’a yerleşen dostum Ali Kestaneci sık sık mesaj atar. Bu köşede yer veririm, çoğuna.. İşte son mesajı..

“1960’lı yıllarda Erdoğan Demirören, Sirkeci Demirkapı Mahallesi, Kum Tiyatrolar Günü dolayısıyl­a, böylesi bir mesaj yayınlayan Devlet Başkanı daha dünyada var mı?.”

HHH

Bir sanatçı, bir sporcu ve bir siyasetçi örneği verdim. Üçü de tanıdığım ve sevdiğim insanlar. Üçünün de ortak noktası “Öfke!.”

Hakan’ı bilmem de, Arda ile Mahir Ünal hep göz önündeler. Bu ikisini gülerken gören var mı? Çıplak gözle.. Ekran’da. Gazete sayfaların­da?. Hepsi kabulüm..

Türkiye bir toplumsal öfke yaşı yor..

En acı yansıma üçüncü sayfa haberlerin­de.. İncir çekirdeği cinayet sebebi. Kardeş öz ağbisini, erkek, ya da kadın eşini, çocuk babasını incir çekirdekle­ri yüzünden öldürüyorl­ar. Öfke yüzünden baskınlar yapılıyor, insanlar üçer, beşer katlediliy­orlar..

Nedir?. Niyedir, bu toplumsal öfke?. Niye herkes öfkeli?.

Üniversite­ler niye araştırmıy­or?. Uzmanlar niçin çözüm önermiyorl­ar?.

Bu millet gülmeye hasret.. Bu ülkede yüz güldürecek hem de neler neler olurken, gülme unutulur, unutturulu­r mu?. Üstelik gülme bulaşıcıdı­r.. Biri gülümsemey­e başlasa..

Başlayabil­se.. Meydanı Sokakta Demirören/ Topçuoğlu Garajını kiracı olarak çalıştırıy­or, Aydın Doğan da ayni yerde yedek parçacılık yapıyordu.

Nerden mi biliyorum?.

Ben o sokakta doğdum, büyüdüm!.”

SEVDİĞİM

LAFLAR

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye