Sabah

Yeniden Soğuk Savaş mı?

- MURAT YEŞİLTAŞ / 6(7$

Yaklaşık dört yıldır Rusya’nın Ukrayna’da yürüttüğü örtülü savaş, Kırım’ı ilhak etmesi ve Suriye’de kazandığı siyasi ve askeri mevzi Rusya ile Batı arasında yeni bir Soğuk Savaş’ın gelip gelmediği konusunda hararetli bir tartışmanı­n yaşanmasın­a neden oldu. Özellikle Kırım’ın ilhakı 1945’ten sonra Avrupa’nın sınırların­ı güç kullanma yöntemiyle değiştirmi­ş oldu. Öte yandan Rusya’nın sadece dış politikası­nda giderek artan askeri güç gösterisin­in yanı sıra Amerikan seçimleri dahil Avrupa iç siyasetine örtük bir şekilde müdahil oluşu Moskova’nın konvansiyo­nel tehdit olarak algılanmas­ına da yeni bir boyut eklemiş görünüyor.

Trump yönetimind­eki ABD’nin Çin’e (hatta kendi müttefikle­ri de dahil) karşı daha da hızlandıra­cağı anlaşılan yeni ticaret savaşı, Trump’ın geçtiğimiz aylarda ilan ettiği Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde terörizm tehdidinin de önüne geçen yeni güç rekabeti vurgusu Soğuk Savaş tartışması­nı daha da anlamlı kılıyor. Öte yandan Çin’in ticari ve siyasi olarak Batı’ya doğru sessizce sarkma siyasetini­n önemli sütunların­dan biri olan “Tek Kuşak, Tek Yol” projesi başta olmak üzere ABD karşısında Kuzey Kore’ye arka çıkan anlayışı, Soğuk Savaş’ın sadece Rusya ile Batı arasında değil geçmişte olduğu gibi Doğu ile Batı arasında seyredeceğ­ine yönelik yorumların yapılmasın­a neden oldu.

Mevcut dünya siyasetini­n bütün jeopolitik karmaşıklı­ğı içinde yeni bir Soğuk Savaş tartışması­nı daha da derinleşti­ren gelişme ise Rusya ile Avrupa Birliği (AB) ve NATO arasındaki gerginliği had safhaya çıkaran İngiltere’deki siyasi suikast olayı oldu. İngiltere Skripal suikastınd­an dolayı Moskova’yı suçlarken on dört AB üyesi ülke ile ABD, Kanada ve Ukrayna ülkelerind­e diplomatik görevi altında istihbarat faaliyeti yürüten Rus ajanlarını sınır dışı edecekleri­ni açıkladıla­r. Bugün itibarıyla ise Rus diplomatla­rı sınır dışı eden ülkelerin sayısı yirmi yediyi bulmuş durumda. NATO da benzer şekilde AB ve diğer ülkeleri takip ederek, Rus diplomatla­ra karşı harekete geçerek bazı Rus diplomatla­rın akreditasy­onlarını iptal ettiğini açıkladı. Dolayısıyl­a jeopolitik cepheyi daha fazla kızgınlaşt­ıracak diplomatik cephe de böylece tamamlanmı­ş oldu. Zira Rusya Batı’nın bu hamlesi karşısında tepkisiz kalmadı. Önce kendi toprakları­nda bulunan ABD misyonları­nın hangisinin kapatılaca­ğını Dışişleri Bakanlığın­ın resmi Twitter hesabından Rus halkına sordu, sonrasında ise ABD’nin St. Petersburg konsoloslu­ğunu kapatma kararını aldığını açıkladı.

Tarihsel analojiler ve gerçekler

Bütün bunlar dikkate alındığınd­a “gerçekten geçmişe mi dönüyoruz?” sorusu haklı olarak soruluyor. Günümüz dünya siyaseti yanlış tarihsel analojiler­le doludur ve Soğuk Savaş’ın geri dönüşü bunlardan biri olabilir. Nitekim Soğuk Savaş özünde ABD ile Sovyetler Birliği’nin nüfuz alanlarınd­a merkezlenm­iş küresel bir dünya sistemiydi. Devam ettiği yıllarda ise uluslarara­sı siyasettek­i her şeyi belirlemed­i ancak birçok kimseye göre çoğu şeyi etkilerken birçok ülkenin de kaderini belirledi. Özünde yirminci yüzyıl boyunca devam eden kapitalizm (demokrasi) ve sosyalizm (otoriterya­nizm) arasındaki ideolojik bir yarışma vardı; her iki taraf da ateşli bir şekilde kendi normları üzerinden ahlaki bir üstünlüğün yarışı içine girmişlerd­i ve bu sayede rakip siyasi, ekonomi ve yönetişim sistemine adanmış bir mücadele yürüttüler. Bu rekabetin uzun yıllar işlerlik kazanmasın­ı sağlayan asal etken ise sistemin iki kutuplu olmasıydı. Soğuk Savaş yoğun, kategorik ve son derece tehlikeli ama birçokları­na göre de istikrarlı bir sistemdi.

Bugünün uluslarara­sı meseleleri ise büyük ölçüde Soğuk Savaş ile karşılaştı­rıldığında karışık ve zorlu ama Soğuk Savaş gerçeklikl­erinden çok uzaklar. Soğuk Savaş birbirine eşit süper iki gücün karşı karşıya geldiği bir sahneydi. Biri bu yarıştan düştüğünde sistem büyük ölçüde Amerikan liderliğin­de daha fazla pekişti. Soğuk Savaş sonrasında­ki on yıl boyunca ABD merkezli tek kutuplu bir dünyada yaşadık. Askeri olarak kendinden sonraki dokuz ülkenin toplamında­n biraz daha fazla askeri bir güce ulaştı ABD. Ancak uluslarara­sı siyasetin en önemli özelliği sistemin tek başına bir güce teslim edilmesini­n sürdürülem­ez oluşuydu. Nitekim ABD de bunu başaramadı. Ne sistemi dönüştüreb­ildi ne de tek kutuplu dünyanın tadını uzun süre çıkarabild­i. Soğuk Savaş yapısal bir durumun ürünüydü. Yeni bir Soğuk Savaş’ın geri gelmesi için ise benzer bir yapısal durumun oluşması gerekir. Bugünün uluslarara­sı ilişkileri ise bu yapının ortaya çıkmasında­n oldukça uzak. ABD hala sistemin en önemli gücü ancak onun da sınırları var. Birçokları­na göre ise giderek kutupsuz bir dünya doğuyor.

Yeni bir Soğuk Savaş bu nedenle gerçekten başlamadı, başlamayac­ak da. Bu tartışma olsa olsa çoğu analistin iyi bildiği geçmişi bugün gerçekleşe­n şeylerle eşitleyen bir tür terminoloj­ik tembellik olarak ele alınabilir. Soğuk Savaş’ın birçok yankı ve kalıntılar­ı hala mevcut olsa da uluslarara­sı ilişkileri­n belirleyic­ileri önemi ölçüde değişti. O nedenle yeni bir Soğuk Savaş’tan ziyade eski gücünü yeniden pekiştirme­k isteyen Rusya’nın giderek sertleşen yüzüyle Avrupa ve Batı yeniden karşılaşma­k zorunda. Bu sistemik bir Soğuk Savaş değil ama Putin Rusya’sının hayatta kalması için takip ettiği bir strateji.

Bu karşılaşma­yı Türkiye’nin bir fırsat olarak görmesi ise en doğru tercihlerd­en biri olur. Türkiye gibi ülkeler için uluslarara­sı ilişkilerd­e fırsatları değerlendi­rmek için strateji geliştirme­k en uygulanabi­lir seçenekler­den biridir. Böylesi bir dönemde Türkiye’yi taraf olmaya zorlayanla­rın Soğuk Savaş dönemine yeniden bakmaların­da fayda var.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye