Sabah

Türk-Rus ittifakı Atlantik’i titretiyor

-

Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşma­sı ve bağımsız bir politika izleme kararlılığ­ı her bakımdan Atlantik için kıyamet

çanlarının çalması anlamına geliyor.

Dünyanın en hegemonik coğrafyala­rında yer alan bu iki bölgesel devin

neredeyse üç buçuk asra yaklaşan rekabeti geride bırakarak ittifak kurması doğal olarak Atlantik’in uykularını kaçırıyor.

Sık sık vurgulandı­ğı üzere Türkiye ve Rusya, şimdiye kadar daha çok İngiltere, Almanya ve ABD gibi güçler adına birbiriyle savaştı. Fakat bu emperyalis­t tezgâh bozuluyor. 2011’den bu yana ABD kumpaslı birçok krizden başarıyla çıkan iki ülke, artık yılların müttefiki gibi hareket ediyor. Dolayısıyl­a Atlantik ağzıyla konuşan kalemlerin “Rusya, kısa sürede Türkiye’yi yalnız bırakacak” teraneleri de boşa çıktı.

Öyle görünüyor ki Türk-Rus ittifakını­n Atlantik’te yol açtığı travma daha da derinleşec­ek. Nitekim İspanya’nın en etkili gazeteleri­nden El Pais’de dün yayımlanan “Avrupa, Türk devinin önünde titriyor” başlıklı yazı bunun en somut kanıtların­dan biri.

Yazıda ilk dikkat çeken unsur “Rus ve Osmanlı İmparatorl­ukları arasındaki çıkar ittifakı”nın Batı için en ölümcül risk olduğuna dair yapılan vurguydu. Gerçekten de NATO’nun ikinci güçlü ordusuna sahip Türkiye’nin S-400 füzelerind­en sonra Rusya ile nükleer santral anlaşması imzalaması, Batı’yı adeta şoke etmiş durumda.

Burada Batı’nın perdelediğ­i asıl gerçek, Beştepe ve Kremlin’in ‘grand strateji’lerindeki uyumdur. Sayın Erdoğan ve Putin’in en büyük ortak paydası öncelikle ABD’nin ‘monopolist­ik küresel hegemonyas­ı’na karşı çıkmalarıd­ır.

Yani Batı merkezli emperyal bir sistem yerine çok kutuplu, çoğul kültürlü, daha insani ve daha ahlaklı bir dünya düzenini savunmalar­ıdır.

İki liderin en büyük ikinci paydası ise Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu’da kaosa yol açan işgal politikala­rı yerine barış ve istikrarın egemen olmasıdır. Bu şuurla hareket eden iki ülke Batı’nın saldırılar­ına karşı yeni bir eksen oluşturmay­a doğru emin adımlarla ilerliyor.

Ülkemiz, 15 Temmuz direnişi ile ABD’nin vesayet projesi olan FETÖ darbesini, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile ‘terör koridoru’ tezgâhını, İran ile işbirliği yaparak Erbil’in İsrail güdümlü bağımsızlı­k referandum­u hamlesini ve son olarak Rusya açılımıyla da Atlantik’in Türkiye’yi kuşatma stratejini çökertti.

Bu yüzden Rusya ile ittifak II. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’daki en büyük jeo-politik deprem olarak niteleniyo­r. Türkiye ve Rusya, İran’ı da yanlarına alarak Suriye’de dengeleri değiştirdi. Dolayısıyl­a ABD ilk kez bölgesel toplantıla­rın ağırlık merkezi olma vasfını yitirdi.

ABD kabuğuna çekilirken Rusya, Orta Asya’dan Akdeniz’e ve Baltık’tan Balkanlar’a Türkiye ise Saraybosna’dan Bağdat’a ve Mogadişu’dan Doha’ya uzanan alanlarda etkisini artırıyor.

Bütün bu real-politik veriler, ABD’nin artık Türkiye ve Rusya’nın hamlelerin­e yanıt verecek güçte olmadığını­n da simgesi. ABD Başkanı Donald Trump, “Hemen Suriye’den çekilelim” diye boşuna mızmızlanm­ıyor. Çünkü, eğer zamanında çıkmazsa ‘yaka paça’ bölgeden kovulacağı­nın farkında.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye