Gençlerimize dini doğru anlatmalıyız
Ashabı Kehf (Mağara Arkadaşları) olarak bilinen kıssadaki müminler zalim bir putperestin zulmünden mağaraya sığınan gençlerdi. Hz. Musa’nın yol arkadaşı bir gençti.
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) etrafında kümelenen Hz. Mus’ab’dan Hz. Ali’ye,
Hz. Ammar’dan, Hz. Muaz’a bütün sahabiler gençtiler. Hz. Peygamber Mekke’yi gençlerle dize getirdi.
Herhangi bir ülkenin geleceğini kontrol etmek isteyen güçler mutlaka gençler üzerinde proje üretirler. Gençleri yandaş edinenler arzularına daha rahat kavuşabilirler.
Bizim gençliğimiz de bir süredir -dini alanda- böyle bir saldırı ve tahribatın mağduru. Sureti hakikatten görünen bazı proje insanlar; dinin genleriyle oynamak için ciddi bir dezenformasyona başvuruyorlar.
Dini inkâr yerine, dindar ve aydın düşünür görüntüsüyle güya Kur’an vahyini de koruyor edasıyla hedeflerine ulaşmak için amentumuzu inkâr ettirecek bir faaliyet içindeler.
Allah’la kitabı, kitapla peygamberi, peygamberle ümmetini birbirinden uzaklaştırmaya çabalıyorlar. Bunda başarılı olmak için de; tevhidin iki temel kabulünü “Allah bir ve Muhammed (s.a.v.) Allah’ın son elçisi” birbirinden ayırmaya çalışıyorlar.
Kur’an-ı Kerim; Hz. Muhammed’in son elçi olduğunu, onsuz imanın olmayacağını açıkça ilan ediyor. Hatta; Resulullah’a itaat edenin Yüce Allah’a itaat etmiş sayılacağını da hatırlatıyor.
Bu yazıda elbette ki, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Kur’an’daki yüce makamını anlatacak değilim. O, malumun ilamı olur. Bizim yapmamız gereken şey, sahabe hassasiyetini doğru kaynaklardan alıp gençlerimize iletmek. Boş ve gereksiz tartışmalardan onları uzaklaştırıp hayatlarına ve beklentilerine değecek alanlara onları yönlendirmek. Neticede gençler, bizden hayatı, varlığı ile yaratıcısı arasındaki bağı kendilerine kirletilmiş bilgilerden uzak bir formda sunmamızı bekliyorlar. *enoler ruh dün yalarının birer denek gibi görü lüp safiyetten uzak bilgilerle dolmasını istemiyorlar.
Sabahtan akşama kadar sürekli olarak sünneti, Hz. Peygamber’in yetkinliğini, Hz. Peygamber’in mucizelerini, kaderi, helal ve haramı inkâr edip didinen ilahiyatçıların gençlerin dünyalarına müspet bir katkısının olmayacağı ortada.
Böyle bir gayretkeşlik insanımızı dini kabullerden ve kutsallardan uzaklaştırmakla kalmaz, önlerinde kendilerini dinlerine bağlayan bütün ilmikleri de çözer.
Ahiret inancı, ibadet hayatı, Allah’a ve peygamberine bağlılık, hesap ve mükafat gerçeği gibi hayatın temel anlamından uzaklaşan bir insan ne ile hayata devam edecek?