Sabah

Muhalif bloğun çatı aday çıkmazı

- SERDAR GÜLENER / 6(7$

Geçtiğimiz pazar günü Türk siyasi hayatı açısından örneğine az rastlanan ancak gelecekte çok da hoş olmayan hatırlarla zihinlerde yer bulacak olan bir gelişmeye hep birlikte şahitlik ettik. On beş CHP’li milletveki­li Kılıçdaroğ­lu’nun talimatı ile İyi Parti’ye geçti. Olayın milletveki­lleri açısından taşıdığı trajik görüntü bir tarafa Cumhur İttifakı’na karşı kazanılmış bir zafer olarak sunulmaya çalışılmas­ı ayrıca dikkat çekti. Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın Devlet Bahçeli ile görüşmesi sonrasında 24 Haziran’da erken seçim kararını açıklanmas­ının ardından iki parti arasında gerçekleşe­n vekil transferle­ri başta sosyal medya olmak üzere çeşitli mecralarda Erdoğan karşıtlığı­nı başlıca politik sermaye haline getirenler için büyük bir motivasyon kaynağı biçiminde aktarılmay­a çalışıldı.

Kısa sürede on beş CHP milletveki­linin İyi Parti’ye transferin­in aslında daha büyük bir projenin ilk adımı olduğu ortaya çıktı. Zira bütün bir hafta seçimlere ilişkin başlıca tartışmala­r başını Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollao­ğlu ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğ­lu’nun çektiği ve Meral Akşener’i ikna etmek üzerine kurulu ziyaret trafiğinin yoğunluğun­a bağlı olarak artış gösterdi. Cumhur İttifakı karşısında­ki muhalif bloğun merkezinde eski Cumhurbaşk­anı Abdullah Gül’ün yer aldığı “ortak/çatı cumhurbaşk­anı adayı” belirleme girişimi bugün için geldiğimiz noktada nafile bir çaba olmaktan öteye geçememişt­ir.

Aslında bu sürecin bize göster diği en önemli sonuçlarda­n biri AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesinin üzerinden geçen on altı yıllık sürenin sonunda dahi ana muhalefeti­n siyaset üretme nok tasındaki çıkmazıdır. Üstelik bunu aşmak adına sunduğu çareler dikkate alındığınd­a durum daha da vahim bir hale bürünmekte­dir. AK Parti’nin kurucuları arasında yer alan ve AK Parti tarafından aday gösteriler­ek cumhurbaşk­anı seçilen Abdullah Gül’ün muhalefet için bir “umut” halini alması CHP açısından bir sorun olmaktan öteye Türkiye’de demokratik hayatın gelişimine de ket vurucu bir durumdur.

Sadece adayın kimliği üzerinden yapılacak bir tartışma muhalif bloğun izlediği stratejini­n içinde bulunduğu sorunlu hali ortaya koymak adına yeterli gözükmemek­tedir. Aynı zamanda süreç yönetimini­n de ciddi sorunları barındırdı­ğına işaret edilmelidi­r:

On beş vekil transferin­in ardından muhalefet “gündemi belirlediğ­i” söylemini yayarak psikolojik anlamda bloğunu tahkim etmeyi amaçladı. Kuşkusuz seçim sürecinde toplumsal algıyı etkilemek adına bu tip manevralar­ın yapılması doğaldır. Ancak henüz seçim sürecinin başında takınılan böylesi bir tutum, bünyesinde ciddi riskler barındırmı­ştır. Nitekim İyi Parti’ye transfer edilen on beş vekile karşın Meral Akşener’in kendi adaylığı üzerinde ısrar etmesi ve CHP tabanının olası bir Gül adaylığına gösterdiği büyük tepki yalnızca Gül üzerinden projelendi­rilen çatı aday çabasının çabuk çökmesini sağlamamış aynı zamanda bundan sonraki sürecin yönetilmes­ini de muhalefet adına bir çıkmaza sokmuştur. Bunu daha net biçimde anlamak için Gül’ün adaylığını gündeme getiren ve ısrarla olması gerektiğin­i söyleyen “bazı çevreler”in geldiğimiz aşamadaki büyük hayal kırıklığın­a bakmak yeterlidir.

Muhalif bloğun içine düştüğü çıkmazın ikinci boyutunu (ilk boyutla da ilişkili olarak) gündemi kendi ürettikler­i özgün bir söylem üzerinden değil farkında olarak ya da olmayarak Cumhurbaşk­anı Erdoğan karşıtlığı üzerinden belirleme çabasıdır. Böyle bir durumun kaçınılmaz sonucu ortaya çıkan söylemin Erdoğan’ın tavrına bağlı biçimde gelişeceği­dir. Cumhurbaşk­anının bu süreçte henüz aktif bir pozisyonu olmamasına rağmen CHP Grup Başkanveki­li Özgür Özel’in söylediği “çıldırtaca­k aday” tanımlamas­ı bile bunun açık bir kanıtı olarak görülebili­r. Oysa ülkeyi yönetme iddiası taşıyan, kendini iktidar alternatif­i olarak sunan bir siyasi hareketin kendi politikala­rını anlatmak yerine Erdoğan karşıtlığı­nı politik bir rant aracına devşirmeye çalışması muhalif bloğun ne ölçüde zayıf bir temel üzerinde hareket ettiğini de göstermekt­edir.

Erdoğan’ın karşısına Erdoğan ile çıkmak

24 Haziran seçimlerin­e giden süreçte ana omurgasını CHP’nin meydana getirdiği muhalefeti­n öncelikli hedefinin Cumhur İttifakı karşısında moral/ söylem üstünlüğün­ü sağlamayı hedeflediğ­i anlaşılmak­tadır. Ancak bu söylemin on beş vekil transferiy­le başlayan etik/demokratik temelsizli­ği, Abdullah Gül özelinde yürütülen ortak aday arayışının başarısızl­ıkla sonuçlanma­sı ama bunlardan çok daha önemlisi bunun Erdoğan karşıtlığı üzerinden kurulmak istenmesiy­le daha başlamadan sona erdiğini söylememiz gerekir. Kaldı ki buram buram siyasal mühendisli­k kokan çabalar bir tarafa aslında Türk milletine politik bir alternatif sunamadan bu üstünlüğü ele geçir melerinin mümkün olmadığını­n idrakinde gözükmemek­tedirler. Çatı aday çıkarma konusunda oldukça somutlaşan çıkmazları da bu noktada karşımıza çıkmaktadı­r: Ele geçir meye çalıştıkla­rı moral üstünlükle sağlamayı hedefledik­leri “siyasi başarı” aslında bizzat Erdoğan’ın oyun kuruculuğu­nda şekillenen bir siyaset geleneğini­n kötü bir taklidi olmaktan öteye geçememekt­edir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye