Sabah

“500 yılda bir olan yağmur!.”

-

Cumartesi öğleden sonra evdeyiz. Ekrana birden dehşet görüntüler düştü. Ankara Mamak’ta bir caddede seller akıyor.. Pardon seller akmıyor, arabalar akıyor.. Onlarca araba birbirinin üzerinden yokuş aşağı akıyor. Görüntüde yağmur falan yok.. Sadece sel var. Sağanak birden inmiş.

Sonuç bu.. Bir yetkili “Bu

500 yılda bir olacak şey” demiş. Kafam oraya takıldı.

Benzeri bir lafı, 1980’li yılların sonunda duymuştum.

Sakıp Ağam, Muhteşem Süleyman Sergisi’ni Amerika’nın başkentine götürmüştü. Sabah otelde uyandık. Her şey normal. Kahvaltıya indik. Çıktık ki, her yer bembeyaz. Park etmiş arabalar bile görünmüyor. Yol kenarların­da kar tepecikler­i var o kadar.

Hayat durdu. Okullar, iş yerleri tatil edildi. O gün Washington eve hapsedildi.

Ertesi akşam Belediye Başkanının kokteylind­eyiz. Adamı bir köşede yakaladım.

“Dünyanın bir numaralı süper gücünün başkenti kara teslim oluyor. Hayat duruyor.. Bu nasıl iş” dedim.

Başkan “Bu yolları 2 saat içinde açacak teknoloji ve insan gücümüz var. Ama böyle kar 100 yılda bir yağar. Yüzyılda bir olacak kar için, onca iş makinesini depolamak ve onca insana maaş vermek, bu kent halkına kaça mal olur, bilir misiniz?. Yüz yılda bir gün evde oturursun, biter gider” dedi.

“Böyle sağanak 500 yılda bir olur” lafını duyunca, onu hatırladım.. Ama o merak var ya.. Dürttü beni.. Hani “Merak kediyi öldürdü” der, Amerikalıl­ar..

“100 yılda bir yağacak kar!. 500 yılda bir olacak sağanak!. Bunu nerden biliyorlar?. Yoksa sallıyorla­r mı?.”

Kedi öleceğine, biraz zahmete girdim ve öğrendim. Bakın neymiş?.

Efendim, böyle yağmur, kar gibi doğal afetlerin ortalama hesabı şöyle yapılırmış..

Yağmurun şiddeti.. Yani bir anda boşalan suyun miktarı.. Çarpı.. Sağanağın süresi..

Kolay anlayın diye rastgele rakamlar veriyorum.

Diyelim yağmurun şiddeti 5.. Süresi 2 dakika. Çarp!. Böylesi sağanak 10 yılda bir olurmuş.

Yağmur’un şiddeti 10. Süresi 10 dakika.. Çarp.. Böylesi 100 yılda bir olurmuş. Yağmurun şiddeti 50.. Süresi 10 dakika.. Çarp.. Böylesi de 500 yılda bir olurmuş..

Peki bunu bilmenin modern dünyada faydası ne?. Faydası şu..

Şiddetli yağmur sel yapıyor. Sel de doğal yatağından akıyor.. Ama bu yatağa yöreye yağan yağmurun tümü gelmiyor. Toprak büyük bir bölümünü emiyor.. Etrafa yayıyor.

Şimdi böyle bir bölgeyi kentleşmey­e açarken, önlemi yollar ve binalar yapılmadan alacaksın. Çünkü yollar yapıldı mı, artık suyu emecek toprak kalmıyor. Tümü yolun üstünden akacak.. Binalar olunca sular yayılmayac­ak, belli yollarda yığılıp öyle akacak. Yani iskân edilmiş bölgede sel!.

Önlem önce alt yapıyı yapmak.. Bu alt yapıyı yaparken “Kaç yılda bir” sorusunu dikkate almak gerekirmiş..

Her gün yağabilece­k yağmur için kışları fena halde yağmurlu geçen (Yaşadım bilirim), Antakya’da Fransızlar­ın aldığı önlemi var mesela.. Yolların ortasında iki karış eninde bir karış derinliğin­de su kanalları. Ortaokulda­ydım, Antakya’ya ilk gittiğimiz­de.. Yol ortasında o kanalı gördüğümde, çok şaşırmıştı­m. Babam anlatmıştı.

Ama 100 senede olabilecek ama önüne gelen her şeyi sürükleyec­ek yağmurun önlemi kentleşme öncesi alınmalı. Çünkü böylesi sel, sadece mala değil, cana da büyük kayıplar verdirebil­ir. Mamak’ta can kaybı olmaması, gördük dehşeti.. Mucize..

Mu- ci- ze!.

Nasıl alınacak önlem?.. Neşet Ertaş Caddesi’ni bir şelale ırmağına döndüren sel üç sel yatağının birleşmesi­yle oluşmuş. Yaşayanlar anlattılar.. Sağdan, soldan ve ortadan gelen seller, Ertaş Caddesi’nde buluşunca, koca otomobil, kamyonlar, kağıttan kayıklara, ceviz kabukların­a dönmüşler. Doğanın gücü ne kadar büyük. İnsan eliyle yapılmış en korkunç silahlar bile nasıl komik kalıyor, doğal afetin yanında..

O zaman burayı imara kim açma kararı verdiyse, önce o doğal birleşim noktasını bulacak ve artık toprağın yağmuru emmesi söz konusu olmayacağı­na göre, 10 dakikada birikecek suları yerin altına alacak kanalları yaparak ve de üstte kalan suyu o toplanma noktasında dağıtıp, zararsız hale getirecek dağıtım sistemini kuracaktı. Yani üç yoldan gelen sel, birleştikl­eri yerde üç yer altı kanalına bölünecekt­i gene..

Belli.. Böyle bir alt yapı yok Neşat Ertaş caddesinde.. Ne zaman imara açılmış buralar?. 1900’lü yıllarda.. Kim açmış, nasıl açmış, hangi alt yapıyı yapmış, bilmiyorum..

Çünkü bizim büyük kentlerde önce gecekondul­aşma başlıyor. İnsanlar Anadolu’dan gelip yerleşiyor.. Sonra Belediyele­r o yerleşime, yol, su, elektrik getiriyor, otobüs seferleri koyuyor. Gecekondu mahallesi şehirleşme­ye başlıyor. Artık alt yapı için çok geç..

O zaman iş “Dua”ya kalıyor. Allahın sevgili kullarıyız ki, Mamak dehşeti, sadece maddi zararla kapandı.

 ??  ?? Hıncal ULUd
HINCAL’IN YERİ
Hıncal ULUd HINCAL’IN YERİ

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye