Sabah

MALLARINIZ ZEKÂTLA KORUNUR

İhtiyaç sahiplerin­e verilen zekât hem maldaki kirleri temizler hem de veren kişiyi arındırır. Yüce Allah Tevbe suresinde Hz. Peygamber’e “Onların mallarında­n zekât al ki bununla onları temizleyes­in ve arındırası­n” diye buyurdu

-

Zekâtın kelime anlamı “arınma ve berekettir”. Fıkıh dilimizde zekât belirli yerlerde harcamak üzere, dini ölçülere göre zengin sayılan kişilerin mallarında­n alınan belli payı kasteder. Kuran-ı Kerim’de zekât kelimesi iki yerde (Kehf 18/81, Meryem 19/51) geçer. Ama sözlük anlamı toplam otuz ayette geçer.

Kuran-ı Kerim’de ve hadislerde zekât ve namaz beraber anılır. Bu da, iki ibadetin birbirini tamamladığ­ı anlamına gelir. Biri maddi dünyamızı, öteki ise manevi hayatımızı temizler.

Peygamberi­miz (s.a.v.) malların zekâtla korunduğun­u hatırlatır (Et- Tergip, C.1, S.520). Zekât bir anlamda malın temizlenme­sidir. Malın kefaretidi­r. Fakirlerle sermaye yoluyla diyaloga çağrıdır. Alın terimizi tanımadığı­mız insanlarla paylaşmakt­ır. Zekâtın gerekliliğ­i için kişinin zengin olması gerekir. Zenginlik ise; borçlar ve bir yıllık zaruri ihtiyaçlar hariç belli bir miktar paraya veya ticaret malına sahip olmakla mümkündür. Bu şart altında zekât vermek kişiye farz olur. Ayrıca hayvanları­n ve mahsulleri­n de zekâtını çıkarmak gerekir.

Nisab denilen zekât sınırı genellikle 80.18 gram altının parasal karşılığıd­ır. Bu sınırı aştıktan sonra artık paranın tümünün kırkta birini zekât olarak vermek gerekir. Zekât şu sınıf insanlara verilebili­r: Fakirler, yoksullar (hiçbir şeyi olmayanlar), borçlular, yolcular (yolda kalmış kişiler), Allah yolundakil­er.

Peki, kimlere zekât verilemez: Anne baba, büyük ana ve babalara. Oğluna, kızına ve bunların çocukların­a (torunların­a), zenginlere, gayrimüsli­mlere ve karı koca birbirine veremez. Bazı fıkıhçılar­a göre zengin kadın kocasına zekât verebilir.

ZEKÂT MALI AZALTMAZ

Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu; “Malının Zekâtını ödediğin vakit, üzerindeki borcu yerine getirmiş olursun.” Bu hadis müminin mali yönden sorumluluk sınırını belirtir. Kuran-ı Kerim zekâtı emretmişti­r. Zekât bir borçtur. Mutlaka ödenmesi gerekmekte­dir. Zekât; fakirin Müslüman zenginin malı üzerindeki payıdır. Bu pay ise nakit parada yüzde iki buçuğa, yani kırkta bire denk gelmektedi­r. Bu miktar yılda bir kez ödenecekti­r.

Müslüman zekât ödemekle yükümlüdür. Zekâtın miktarının üzerindeki bağış, yani sadaka ise kişinin hür iradesine bırakılmış­tır. Dilerse malının üçte birini fakirlere dağıtır. İsterse malının sadece kırkta birini, yani zekâtını.

Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor; “Kişi malının zekâtını ödediğinde o malın üzerindeki şerri ortadan kaldırmış olur.” Zekâtı ödenmemiş mal günah ve sorumluluk vesilesidi­r. Kişi bu malın tümünden sorumlu olur.

Zekât, malı azaltmaz. Bilakis bereketini çoğaltır. Müslümanla­r, Emevilerin adil halifesi Ömer bin Abdülaziz döneminde zekâtların­ı tam ödedikleri için İslam ülkelerind­e zekât almaya müsait insan bulunamamı­ştır.

Ülkemizde her zengin zekâtını ödeseydi elbette ki yüzbinlerc­e muhtaç kişi, muhtaç sınıfından orta halli sınıfa geçerdi. Bunun için zengin bütün malını veya yarısını veya üçte birini değil, zekâtını ödemesi yeterlidir.

 ??  ?? ise dünyada hüzün ve üzüntü var. Ahirette kurtuluş, hani nerede hesap ve azap olacak. Hani nerede sokaklarda dolaşanlar rahat ve sevinç? Ya Rabbi! İşte sokaktalar. Ben de ihtiyaçlar­ını gidermek için
Ya Rabbi! Işte sokaktayım, sen beni affedesin...
ise dünyada hüzün ve üzüntü var. Ahirette kurtuluş, hani nerede hesap ve azap olacak. Hani nerede sokaklarda dolaşanlar rahat ve sevinç? Ya Rabbi! İşte sokaktalar. Ben de ihtiyaçlar­ını gidermek için Ya Rabbi! Işte sokaktayım, sen beni affedesin...

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye