Sabah

Kılıçdaroğ­lu’nun sevdiği hikâye

-

Kemal Kılıçdaroğ­lu’nun “Çok önEmsErIm vE HAyAtA DA BunA GörE BAkArım” dediği bir Çin hikâyesi var.

Hikâyeyi KılıçDAroğ­lu’ndan dinleyelim:

Çin’de üç kardeş varmış, üçü de doktor olmuş.

En büyüğü, şehirde biri bulaşıcı hastalığa kapılınca hemen gitmiş müdahale etmiş... O hastayı tedavi için günler vermiş, uğraşmış; hastalığı yayılmadan önlemiş, hastayı yaşatmış. O doktorun adını hastaları ve hasta yakınları dışında şehirde duyan olmamış. “O nedenle de çok tanınan bir doktor olarak ölmemiş.”

İkinci kardeşin doktorluğu­nda da şehirde, biri bulaşıcı hastalığa yakalanmış, ilgilenmem­iş. Hasta ölmüş, hastalık aileye yayılmış. Yine tedavi etmemiş. Hastalık mahalleye yayılmış yine bir girişimde bulunmamış. Hastalık şehre yayılınca nihayet kolları sıvamış, daha fazla insanın yaşamını yitirmesin­in önüne geçmiş. Onun adını şehrin ana caddesine vermişler, heykelini dikmişler. “Şehrimizi yok olmaktan kurtardı diye, şehrin

■ ■ ■

kahramanı ilan etmişler. O öldüğünde bütün şehir kendisini tanıyormuş.”

Sonra en küçük kardeşe gelmiş sıra. Biri hastalanmı­ş, ilgilenmem­iş. Hastalık mahalleye yayılmış, ilgilenmem­iş. Hastalık şehre yayılmış tedavi etmemiş. Hastalık ülkeye yayılmış kolları sıvamış. Hastalığı önlemiş. Bunu başardığı için ulusal kahraman ilan edilmiş, adına nişanlar konmuş. “Öldüğünde bütün ülke onu tanıyormuş, bütün ülke ona ağlamış.”

Burada iki yanlış bir doğru var. “O doğru en büyük kardeşin yaptığıdır.” Herkes işini yapacak, hem de en iyi şekilde. Adım, sanım duyulsun diye değil; görevinin, insanlığın, ülkesinin, ailesinin, çevresinin gerektirdi­ği doğru neyse onun gereğini yapmak için çalışmalı.

Bunun için “Biz de üstümüze düşeni en iyi şekilde yerine getireceği­z, aynen büyük kardeş gibi. Küçük kardeşler gibi hayatlar kayboldukt­an sonra, adımız anılsın diye yanlış işler yapmayacağ­ız. Birbirimiz­i destekleye­cek, yaşatacağı­z. O zaman bundan parti de ülke de yararlanır.”

■ ■ ■

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye