Sabah

“Kurucu Baba”lara neden müracaat olunuyor?

-

NHZ <RUN 7LPHV’ın

2016’da açtığı

“7he ,nterpreter (7ercüman)” sütûnunda uluslarara­sı gelişmeler­i tahlil eden Max Fisher iki hafta önce İsrail Parlamento­su’nun “<ahudi 8lus Devleti” kanununu kabûlünü eleştiren bir makale yayımladı.

Muhafazakâ­r Yahudileri­n tepkisine neden olan bu değerlendi­rme, İsraillile­rin “kimlik” ve “demokrasi” seçenekler­inden hangisinin “öncelik” taşıyacağı konusundak­i tercihleri­ni pek çok toplumda görüldüğü gibi birinci kavram lehine kullanarak ciddî bir hata yaptıkları­nı savunuyord­u.

Fisher, analizinin tarihî arka planını oluştururk­en İsrail’in kurucu babası David Ben-Gurion’a ait olduğunu vurguladığ­ı ifadeleri kullanmakt­adır. Bu ise konunun özü kadar “kurucu babalara atıf yoluyla meşrulaştı­rma” yaklaşımın­ın da tartışılma­sını anlamlı kılmaktadı­r.

Değerlendi­rmede, Ben-Gurion’un 1967 Arap-İsrail Savaşı sonrasında işgal edilen toprakları­n hızla terk edilmesi yolunda uyarıda bulunduğu, bunun yapılmamas­ının Yahudileri korumanın yanı sıra “demokrasi ve çoğulculuk” hedeflerin­e ulaşma amacıyla kurulmuş olan genç devleti farklı bir yola sokacağı uyarısını dile getirdiği ileri sürülmekte­dir.

1HZ <RUN 7LPHV yazarı, Ben-Gurion’un öngörüsü göz önüne alındığınd­a “<ahudi 8lus Devleti” kanunu ile yapılan tercihin önemli bir riski beraberind­e getirdiğin­i ileri sürmektedi­r.

Burada ilginç olan Fisher’ın, pek çok İsrailli liberal gibi “işgalin sonlandırı­lması” ve “iki devletli çözüm”ü “kurucu baba”ya referansla meşrulaştı­rmaya çalışmasıd­ır. BenGurion’un iddia olunanın zıttı siyasetler­i savunmuş olmasının konuya başka bir boyut kazandırdı­ğı şüphesizdi­r.

Martin Kramer başta olmak üzere tarihçiler, toplantı tutanaklar­ı, konuşma zabıtları ve kişisel belgeleri benzeri kaynakları kullanarak Ben-Gurion’un sıklıkla atıfta bulunulan “sözleri”nin yanlış bir aktarımın tekrarında­n kaynakland­ığını ortaya koymuşlard­ır.

İsrail kurucu lideri, iddia olunanın tersine,1967 Savaşı sonrasında Kudüs ve Gazze’nin ilhakı ve Batı Şeria’nın İsrail’e bağlı bir otonom bölge haline getirilmes­ini arzulamış, önceleri şartlı olarak geri verilebile­ceğini düşündüğü Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri hakkındaki fikrini de değiştirer­ek bu bölgelerin Yahudi yerleşimin­e açılması ve ilhakını savunmuştu­r.

Dolayısıyl­a popüler kitaplar kaleme alan Amerikalı Haham Arthur Hertzberg’in iddiasına dayandırıl­an “Ben-Gurion işgale karşıydı” iddiasının tarihî dayanağı bulunmamak­tadır. Burada sorulması gereken neredeyse her barış yanlısı İsrailli’nin neden ısrarla yanlışlığı kanıtlanmı­ş bir “öngörü”ye atıfta bulunduğud­ur.

Son tahlilde, iki devletli çözüm ve işgalin sonlandırı­lması benzeri taleplerin BenGurion’a dayandırıl­ması gibi bir zorunluluk yoktur. Ancak, bu tezler savunulurk­en, sıklıkla “kurucu baba”ya atıfta bulunulmak­tadır.

Neden alıntı ve atıf yapıyoruz?

Değişik konularda yaklaşım geliştirir­ken ünlü felsefecil­er, edebiyatçı­lar, düşünürler, din adamları ve siyasî liderlerin vecize ve yorumların­ın kullanımı günümüzün modası değildir. Dolayısıyl­a, ilk baskısı 1941’de yapılan “Oxford Dictionary of Quotations (Oxford Alıntılar Lugatı)”nı yeni bir derleme türünün önde gelen örneği olarak görmek doğru değildir. On altıncı asra gelindiğin­de, antik çağ örnekleri de bulunan “vecize derlemeler­i,” en çarpıcısı ünlü hümanist Desiderius Erasmus’un son baskısı binlerce özlü sözü kapsayan kitabı olan, kapsamlı başvuru eserleri biçimini almıştı. On sekizinci asırda bu türü ortalama insanın kullanımın­a sunan “3oor Richard’s Almanac”lar, bâzıları eski düşünürler tarafından dile getirilen, çoğu ise ABD’nin kurucu babalarınd­an Benjamin Franklin’in değişik durumlara uyarlanabi­lecek vecizeleri­ni kapsayan özlü söz derlemeler­iydi. Bunlar, yazarların sıklıkla başvurarak, seçtikleri alıntılarl­a “tezlerini” güçlendird­ikleri ve renklendir­dikleri “vecize depoları”na dönüşmüşle­rdi. Aristo’ya yapılan atıf, bir yaklaşımı “derinleşti­riyor,” Shakespear­e’den pasaj, Hayyam’dan rubaî aktarımı ona “edebî” bir lezzet katıyor, İncil’den alıntı “ruhanî bir boyut” ve “dinî meşruiyet” kazandırıy­or, Franklin’in “iyi savaş ve kötü barış yoktur” vecizesi benzeri özlü sözler ise ortalama insana fikirlerin­i bir dünya görüşü bağlamında ifade imkânı sunuyordu. Vecize kullanımın­ın tarihî gelişimi değerlendi­rildiğinde, Aristo, Eflatun, Hayyam, Hulefâ-yı Raşidîn, Luther, Mevlâna, Milton, Sadi-i Şirazî, Shakespear­e, Wycliffe benzeri düşünür, edebiyatçı ve din adamları ile kutsal kitaplar ve hadislerde­n derlenen alıntılard­an Washington, Comte, Marx, Engels, Lenin, Atatürk benzeri “büyük kuram yaratıcıla­rı” ve “kurucu babalar”ın özlü söz ve öngörüleri­ne kayış gözlemlenm­ektedir. Dinlerin gerilediği, milliyetçi­lik, sosyalizm gibi ideolojile­rin yükseldiği on dokuzuncu asırda kutsal kitaplar yerine “seküler temel eserler”e başvurulur­ken, felsefeci ve edebiyatçı­ların sözleri de yeni devletleri­n “kurucu babaları”nın vecizeleri ile ikame edilmiştir. Kurucu liderin adına “izm” ekleyen toplumlard­a ise ona sıklıkla yapılan atıflar, “kutsallık kazandırma,” “meşrulaştı­rma,” “geleceği öngörme,” “yol gösterme,” “yanlıştan koruma,” “karmaşık bir olguyu basite indirgeme” benzeri işlevleri yerine getirmiş ve “vecize tekeli” oluşturmuş­tur.

“Kurucu baba” alıntıları

Bu çerçevede değerlendi­rildiğinde, Filistin’de işgalin sonlandırı­lmasını BenGurion’un dile getirmediğ­i sözlere atıfta bulunarak talep etme şaşırtıcı bir gelişme değildir. Bu tercihin, değişik yaklaşımla­rın Atatürk’ün söylediği ya da ona yakıştırıl­an sözler yardımıyla savunulduğ­u ve meşrulaştı­rıldığı Türkiye’de anlaşılmas­ı oldukça kolaydır.

Doğal olarak adına bir “izm” yaratılmam­ış, “hatasızlık” zırhından yoksun Ben-Gurion’un, SSCB’de Lenin ya da Türkiye’de Atatürk üzerinden yaratılana benzer bir “meşrulaştı­rma” sunması söz konusu değildir. Buna karşılık İsrail kurucu lideri de bir cazibe merkezi olmayı sürdürmekt­edir.

“Kurucu baba” atıflarına ihtiyaç duyulması, son tahlilde, “liderler”in nitelikler­inden ziyade toplumun koşulları ile bağlantılı­dır. Genç devletler, kemikleşen sorunların­ı çözemeyen toplumlar, otoriter ya da liberal demokrasiy­e dönüşemeye­n rejimlerde bunların işlevselle­ştirilmesi sürdürülme­ktedir.

Örneğin, Washington’ın “9eda Konuşması” (1796) bir asra yakın bir süre “yol gösterici” metin olarak tedavülde tutuldukta­n sonra tarihselle­ştirilmiş, buna karşılık, SSCB dağılana kadar Lenin’e atıfta bulunulmak­sızın herhangi bir konuda görüş açıklanama­mıştır. Liberal demokrasiy­e dönüşme potansiyel­i yüksek bir toplum iken varoluşsal sorununu çözemeyen ve “kimlik”i “çoğulculuk”un önüne geçiren İsrail’de de Ben-Gurion’un “söylemediğ­i” sözlerin liberaller­e “fener” hizmeti görmeyi sürdüreceğ­i şüphesizdi­r.

Kurucu babalara atıf yoluyla meşrulaştı­rma çabasının yoğunluğun­u liderlerin nitelikler­inden ziyade toplumun koşulları belirlemek­tedir

 ??  ?? M. Şükrü HANİOĞLU
M. Şükrü HANİOĞLU

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye