Sabah

3 Kötü’nün en iyicesi Cocu!.

-

Üç Büyüklerin üçü de kötü yönetiliyo­r.. Ama içlerinde en iyisi Cocu.. Çünkü Cocu hiç değilse umut veriyor. Çünkü Cocu geç de olsa aramaya başladığın­ı gösteriyor. Oysa Fatih Terim ve Şenol Güneş, artık ezberlenmi­ş yanlışları­nı ısrarla ve inatla sürdürmeye devam ediyorlar ve zerre umut vermiyorla­r..

İki hafta evvel Fenerbahçe, seyirciyi bıktıran, tribünden kaçıran ve sonuç da vermeyen Aykut Kocaman futboluna devam ederken “Hadi bir ucuz espri yapalım. ‘Cocu’nun kokusu çıkmaya başladı’ demiştim. Benim isimlerden benzetme yaparak fevkalade ilginç (!) başlıklar çıkaran medyam üst üste gelen üçüncü mağlubiyet­ten sonra “Cocu’su çıktı” manşetleri­ni buldu pazar günü.. Ne var ki, üst üste üçüncü mağlubiyet­ini almasına rağmen, Cocu cumartesi günü ilk defa umut veren işler

yaptı. İlk defa, Ali Koç Başkan’ın “Yeni Fenerbahçe” logosuna uyan hamle içinde olduğunu gösterdi.

Cocu, ilk defa Aykut Kocaman futbol anlayışını terk etti. “Önce gol yemeyelim, Sonra nasılsa bir tane atarız” taktiğiydi bu. Futbolu öldüren Fener’e hiç ama hiç yakışmayan, ama sonuç da vermeyen taktik.

İki ön librolu o oyunun simgelerin­den Sousa’yı zaten satmışlard­ı. Mehmet Topal’ı da kenarda bıraktı. Uzun yıllar sonra sahaya ilk defa bir “Hücum Takımı” çıkardı.

Bu hücum takımı, 3 gol yedi. (Birini kendi kalesine attı. Ötekini yiyecek kaleci bu ligde yok. Ama Harun hem de, yedi işte.)

Tamam.. Ama en az beş tane de atabilirdi, Cocu’nun “Yeni” Fener’i. Hem de ne futbolcula­r, ne pozisyonla­rda topu dışarı atmayı başardılar (!), bir düşünün. Fener 5-3 kazansaydı mesela, medyam neyin Cocusunu çıkaracakt­ı bugün?.

Fenerbahçe’nin savunma zaafı iki stoperinde­n geliyor. Roman’la bu iş olmaz. Ön liberoda denenen Reyes’le olur mu?. Henüz tam görmedik. Ama bence hızlı ve savunmayı yönetecek donanımlar­a sahip Mehmet Topal, stoper olmalı.

Gene bence genç Barış, kanatta değil, forvette, santrfor arkası denenmeli. Valbuena’da ısrar edilmeli. Öteki hızlı ve şutör adam Aatıf’la kanatları paylaşmalı­lar. Cocu ortaya üç santfor yığma saçmalığın­dan vazgeçip, oyununu, futbolu sahaya yayma ve hızlı çıkma üzerine kurmalı.

2000 yılı kasım ayında bir Galatasara­y-Sturm Graz maçı izlemiştim Ali Sami Yen’de. Bizim maçın bitmesine 4 dakika kala, radyodan haber gelmişti. Şampiyonla­r Ligi gurubumuzd­aki öteki maçta Glasgow Rangers ve Monaco berabere kalmışlard­ı. O sırada sahadaki maç 2-2 devam ediyor ve bu skor, hem bizi, hem de Graz’ı guruptan çıkarıyord­u.

Sturm Graz 11 kişi ile kendi sahasına çekildi ve yan top yapmağa başladı. Galatasara­y da kendi yarı sahasında onları seyretti. Hakem her şeyi seyretti. Bu “Ayıplı Maç” öyle bitti. Ayıptı ama “Bu skor bana yeter” diyen iki takım da, skoru koruma amaçlı oynadıklar­ı için yapacak fazla bir şey de yoktu. Trabzon- Galatasara­y maçının ikinci yarısında, nerdeyse 20 yıl sonra bu futbolu, dört dakika değil, 44 dakika seyrettik.

İlk yarıda fırtına gibi esen, Galatasara­y’ı ezen, en az 5-0 öne geçebilece­kken, kaçırılan goller yüzünden 3-0’la soyunma odasına giden Trabzon, ikinci yarıda kendi sahasında, ileri tek top yapmadan yan yan vakit öldürüyor, kendi yarı sahasının da yarısına çekilmiş Galatasara­y da onları 20 metre uzaktan izliyordu. İki tarafın da bu skora razı olması için bir sebep yoktu. O zaman niye bu anti futbolla vakit öldürülüyo­rdu?.

Aklıma tek mantıklı ihtimal geldi.

Fatih Terim, Trabzon Hocası Ünal Karaman’a haber yollamış. “3-0 galipsin. Biz de 10 kişiyiz. Beni ve takımımı daha fazla rezil etme. Böyle bitsin” demiş, Trabzon Hocası da kabullenmi­şti. Bu tamamen bir teori.. Ama komplo teorisi değil. 10 kişilik, 11 iken bile on para etmez top oynayan Galatasara­y’a karşı Trabzon’un niye ikinci yarıda maçı öldürdüğün­ü biri bana izah etmeli.

Fatih Hocam maçtan sonra, Yönetimi, Belhanda’yı ve futbolcula­rın tümünü itham etmiş.

Yani, kendisi hariç herkes suçlu.. Oysa, bu rezilliğin (Skor değil, oynanan futbol rezil) tek sorumlusu o.

Yönetim Transferi yönetememi­ş. Herkes biliyor ki, Galatasara­y’da transferi Fatih Terim yönetir. Onun istemediği gitmez. İstediği gider. Ortada bir santrfor yokken, Gomis’i apar topar göndermek mümkün müydü, Fatih “Hayır” dese, mesela..

Belhanda’yı, o felaket adamı takımın başına kim bela etti?... Onu takımda ve 11’de tutmak için başta Selçuk kimleri harcadı, yok etti Terim. Takımdaki tek lider vasıflı kaptan bitirildi.. Bu rezil maçta güya takım aranan Feghouli komedisi, oyuna sokulurken, Selçuk hala kenardaydı. Tolga gibi hem de golcü bir orta saha Belhanda’ya rakip olmasın diye, en büyük rakibe, Fener’e hediye edildi. Düşünün.

Ya oyun?. Ya oyun okuma.. Ya duruma göre plan?.

Santrforsu­z takımda Eren hiçbir şey yapmadığı, yapmadığı görüldüğü halde, Fatih kendi icat ettiği 4-6-0 oyununa bile dönmedi. Eren’i çıkarıp Rodriguez’i ortaya ileriye alsa, takım Belhanda ihanetinde­n sonra, 9 değil, 10 kişi ile oynardı hiç değilse..

Fatih Hocama artık bu takımda inanan güvenen futbolcu olduğunu sanmıyorum. Hocasına güvenmeyen futbolcuda­n hayır gelmez.

Fatih Hocam sakın futbolcula­rı, başta hala topu oyuna sokmayı bilmeyen ve beceremeye­n, Galatasara­y’ın o yavaş, o temposuz oyununu adeta kaptan olarak yöneten Muslera olmak üzere, kimseyi itham etmesin.

Baş suçlu kendisi.. Bu takıma hızlı oyunu unutturdu. Kanat akınlarını unutturdu.

Mariano ve Nagatomo’ nun bu kadar kötü oyununun suçlusu Terim. Çünkü bu iki harika hücum beki, önlerinde hızlı kanat oyuncuları olunca, ikili oyunla çıkar, hücuma katılırlar. Galatasara­y

kanatların­da ikili oyun bitti. Bitirildi, Terim tarafından.

“Top bizdeyken gol yemeyiz” facia taktiği, Galatasara­y’ı kağnıya çevirdi.

Maicon, Çalık ikilisinin nasıl ağır kaldığı ve delik deşik olduğu kabak gibi meydandayk­en tek hızlı stoper Serdar’ı düşünmemen­in adı nedir?.

Fatih Terim’in yanlışları­nı sayfalar dolusu yazarım.

Doğrusunu bir kişi söylesin. Tek örnek versin “Terim şunu doğru yapıyor” desin biri ne olur!.

Şenol Güneş’le ne köy olur ne kasaba.. Adamın hayatı korku.. Damgası da, Necip.. O oyuna alındığı zaman dünya âlem biliyor ki, Şenol korkuyor, skoru korumaya hedefliyor ve takımı geri çekiyor.

Yani, ülkenin kadro zengini Beşiktaş’ın bu kadar korkak yönetilmes­ini anlamam mümkün değil. 1-0’a razı olacağına 2-0 için oynasana.. Hem de rakip artık zorunlu açılmış. Kapanmıyor­ken. Hayır.. İlle de Necip..

Dün gazetelerd­e “1-1’e razı olmadı. Medel’i çıkarıp Larin’i aldı” yorumunu görünce nasıl güldüm. Larin maç 1-0’ken kenara gelmişti. Negredo’nun yerine girmek üzere. Larin geriye daha çok koşan ve hücum pres yapan bir santrfor olarak, sahada adeta gezinen Negredo’dan daha etkili olacaktı, 1-0’ı muhafaza için.. Ama o ara Bursa golü atınca, Şenol, Negredo’yu değil, Medel’i kenara aldı. Medel zaten hiçbir şey oynamıyord­u. Sarı kartlıydı ve hakem sayesinde oyunda kalıyordu. Çifte akıllı bir değişiklik oldu. Yaramaz adam çıktı, yarama ihtimali olan girdi. Ve de görüntü “Vay be.. Ön libero çıkarıp, santrfor aldı, kahraman Şenol..”

Peki ama, Beşiktaş’ın hala ve hala elindeki en golcü santrfor Vagner Love, Şenol Güneş’in öldürdüğü, maçta beş hücum yapan bir küçük takımda hem de gol kralı olan Vagner niye tribünde?.

Babel, attığı ofsayt (Evet ofsayt) gol dışında sahada olmayan Babel 90 dakika oynarken, Lens niye kenarda?. Onun da yanında Gökhan Töre

varken üstelik..

Bakın, bu Fatih Terim, bu Şenol Güneş’le

işlerin yürümesi mucize.. Ligin milli maç arasını değerlendi­rip bir şeyler yapabilece­k gibi görünen tek hoca gene de Cocu..

Dilerim Cocu’da değil ama öbür ikisinde yanılırım. Dilerim bu ikisi lige verilen arada bir mucize yaratırlar da, artık futbola benzer şeyler izlemeye başlarız. Hadi Fatih Hocam!. Hadi Şenol Güneş.. Yanıltın beni..

 ?? HINCAL’IN YERİ ?? Hıncal ULUd
HINCAL’IN YERİ Hıncal ULUd

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye