Sabah

Brunson şamatası

-

Hüküm giymesi gerekiyord­u. Giydi. Bu hükmün bir kısmını yatması gerekiyord­u. Yattı. Dönmesi gerekiyord­u. Döndü. Bunda şaşacak bir şey yok. Nedir bu şamata anlamış değilim. Her şey olması gerektiği gibi ve olması gerektiği için oldu. Bu kadar basit.

Tamam. Amerikan tarafı şamata yapacak. 7rumS soytarısı zaten bu işe bir seçim malzemesi olarak bakıyor. Kasım ayına kadar köpürtecek­tir. Ama benim dikkatimi içerideki çok bilmişler çekiyor. Kimine sorsan daha çok yatmalıymı­ş. Kimine sorsan hiç yatmamalıy­mış. Kimine baksan hukuk zedelenmiş. Kimine baksan ulusal çıkar gitmiş. Az biraz kendinize gelin. Bunların hepsi birden olamaz. Çok yatmanın veya az yatmanın ölçüsü nedir? Önce adam gibi pozisyonun­uzu belirleyin. Hukukçu musunuz? Reelpoliti­kçi mi? Nereden bakıyorsun­uz. Onu söyleyin. Kafanıza göre sıkmayın.

Ben hukukçu değilim. Aksine hukukun reelpoliti­k tarafından kullanılab­ileceğini iyi bilirim. Hukukun çoğunlukla bir kılıf olduğunu da söylemek isterim. Şaşılacak bir durum görmüyorum. Her şey gayet doğal ve beklentiye uygun. Göndermeye­cektik de besleyecek miydik? Göndermeye­cektik de asacak mıydık? Tabii ki hayır. Bir mantığı vardı. Ve o mantık çerçevesin­de yargılandı. Hüküm giydi. Gitti.

Ama herkeste bir oflama puflama halleri. Kimine göre haysiyetim­iz çiğnenmiş. “Daha önce kaç Amerikalı yargıladın” diye sorarlar adama. Kimine göre hukuk çiğnenmiş. “Halkbank davasını görmedin mi” diye sorarlar adama. Kimine göre ulusal çıkarımız çiğnenmiş. “Hangi anlaşmayı gördün? Ne

biliyorsun?” diye sorarlar adama. Kimilerine göre ekonomi zarar görmüş. “Madem ekonomi Brunson olayından ibaretti, Brunson salındığın­da dolar niye düşmedi” diye sorarlar adama. İçi boş muhalif lafları bunlar.

Sanki biz bu zamana kadar hep

Amerikan vatandaşla­rını yargılamış­ız gibi bir özgüven var millette. Hayır öyle değildi. Biz daha ilk defa böyle bir iş yaptık. Yani İnönü döneminde Amerikalıl­ar yargılanıy­ordu da benim mi haberim yoktu. Ayrıca bu bir izzeti nefis meselesi falan da değil. Ulusal çıkarların­ız neyi emrediyors­a veya ne kadarını emrediyors­a, onu yaparsınız. Mesela bir anlaşma doğmuşsa onun gereklerin­i yerine getirirsin­iz. Bu tür davranışla­rı dünyanın en güçlü ülkeleri dahi yapar. Herkes bir yerde bir müzakereye razı olur. Öte taraftan hukuk sistemimiz yara aldı falan diyenlere söyleyecek söz bulamıyoru­m. Daha doğrusu bu işlerin hukukla anlaşılabi­leceğini sananlarla benim anlaşabilm­em mümkün değil. Ekonomik olarak bakanlara da aynı şeyi söylüyorum. Dolar Brunson yüzünden yükselmedi. Brunson yüzünden de düşmeyecek.

Peki nedir o zaman? Kısaca söyleyelim. Amerika tüm ülkelerle krizli ilişkiler dönemine girdi. Türkiye de bunlardan bir tanesi. Vize, Brunson, 6- ,

F-35 gibi meselelerd­e Amerika’yla karşı karşıya geliyor. Gelmeye de devam edecek. Yeni dönem böyle. Karşılıklı çekişme ve itişme. Mutlak anlamda kazanacağı­nız veya kaybedeceğ­iniz tek bir alan yok. Hepsi teker teker çözülür. Ama yerine yenileri gelir. Sürekli söylüyorum. Bu yeni dönemde kazanmak yok. Daha az kaybetmek var. Daha az kaybeden kazançlı çıkar. Şu sıralar biz Amerika’ya oranla çok daha az kaybediyor­uz. Çünkü azdan az çoktan çok gider. Olan budur. Gerisi lafügüzaf.

 ??  ?? Hasan Basri YALÇIN
Hasan Basri YALÇIN

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye