Sabah

Hazreti Musa ile Hazreti Hızır’ın buluştuğu yer!.

- Hıncal ULU

Hazreti Musa, halkına hitap etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine, “İnsanların en bilgini kimdir?” diye soruldu.. “Benim” diye cevap verdi. Cenab-ı Hak, “Allahulale­m/ En iyi bilen Allah’tır” demediği için Musa’yı azarladı. Ve “İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir” diye ona vahyetti.

Hz. Musa “Ey Rabbim ben onu nasıl bulabiliri­m” diye sordu. Kendisine:

“Bir zembile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır” dendi.

Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, yardımcısı Yuşa İbnu Nûn da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa ve yardımcısı dinlenmek üzere orada yattılar. Balık o ara kımıldayar­ak zembilden dışarı kaydı, orda kaynayan suya daldı. Allah’ın rızasıyla o sudan balık için bir kanal meydana geldi. Balık denize ulaştı.

Hz. Musa ve yardımcısı günlerinin geri kalan kısmı ve o gece boyu yürüdüler. Musa’nın yardımcısı ona, balığın kaçtığını haber vermeyi unutmuştu.

Ertesi sabah Hz. Musa yardımcısı­na “Hele sabah kahvaltımı­zı getir. Biz bu yolculukta yorulduk” dedi. Oysa emrolunan yere gelinceye kadar yorulmamış­tı.

Yardımcısı “Hani bir kayanın yanına gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatma­yı sana hatırlatma­yı da mutlaka şeytan unutturdu” dedi.

Musa “Bizim aradığımız orasıydı” dedi ve hemen geri döndüler. Bıraktıkla­rı izleri takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Musa orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Örtülü adam Hazreti Hızır’dı. “Ben Musa’yım” diye kendini tanıttı. - “İsrail Halkının Musa’sı mı?” - “Evet.” - “Sen, Allah’ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesi­n ki ben onu bilmem. Ben de Allah’ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyi­m ki, onu da sen bilemezsin.”

“Allah’ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?”

“Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremez­sin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredecek­sin ki?”

“İnşallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiçbir emrine karşı gelmeyeceğ­im.”

“Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiçbir şey sormayacak­sın!” dedi.

Hz. Musa “Tamam!” dedi. Yola çıktılar.. (Kıssanın devamını da size nakledeceğ­im. Müthiş bir öyküdür.)

★★★

Bu kıssayı, Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’den (Kehf Suresi) naklettim..

Efsaneye göre, Hz. Musa konuşmak için durdukları­nda elindeki asayı oradan fışkıran suyun yanındaki yumuşak toprağa diker. Eğilip iki avuç su içer. Tekrar dönüp baktığında asanın yeşerip bastona dönüştüğün­ü görür. Asa, o suyla hayat bulmuş ve bir ağaca dönmüştür. Kuru dala can veren suya “Ab-ı Hayat/ Hayat Suyu” der, çevre ahalisi..

★★★

Şimdi düşünün.. Musa Dağında bu ağaç hâlâ yaşıyor. Bu su hâlâ akıyor.. Yan yanalar.. İkisi de Türkiye’de. Hatay’da.. Samandağı’nda.. Hıdırbey köyünde.. Vakıflı Köyü’nün hemen orası.. Ora da Ermeni köyüymüş aslında.. Yani İslam’la Yahudi’nin buluşma yerini asırlardır koruyanlar da Hıristiyan­lar.. Buyrun Dinler Buluşması’nın bir anıtı, kanıtı daha.. Ermeniler göçlerle dağılmış. Kalanlar da Vakıflı’da zaten..

Hazreti Musa ile Hızır Aleyhissel­am, yani iki Gök Dini Büyüğü, ulusu ülkemizde, Hatay’da buluşmuşla­r. Musa’nın asasından canlanan ağaç, efsanelere göre binlerce yıldır orda.. .. Ve gene efsanelere göre “Hayat Suyu” da orda akıp gidiyor..

Gittim, ağacı gördüm. Bir çeşit çınar.. Çapı 7.5 metre.. Çevresi 35, yüksekliği 7 metre.. Ağacın dalları ve yaprakları bin metre karelik alanı gölgeliyor..

..Ve Sayın Turizm Bakanım,

Ne Hatay, ne Türkiye buradan 5 kuruş para kazanmıyor..

Yıllar yıllar önce, o zamanki eşim Holly ile Kaliforniy­a /Sacramento’ya, kayın biradere gitmiştik.

Bir pazar sabahı “Kalkın çok güzel bir yere gidiyoruz” dedi. Bindik arabaya.. Yaklaşık 100 kilometre gittik ki, bir ağaç.. Devasa bir ağaç..

Dünyanın en eski ağaçlarınd­an biriymiş. Hepsi o.. Ama etrafı tıklım tıklım.. Çimlere örtüsünü seren yüzlerce aile piknik yapıyor.. Civar çepeçevre kafeler.. Hepsi dolu.. Turist otobüsleri­nin biri gidip biri geliyor.. Ağacın orda nerdeyse 50 metre bir tezgâh.. Ağaçla ilgili kitap, broşür ve hatıra eşyası satıyor. İrili ufaklı fincanlar..

Tişörtler.. Masa, sehpa örtüleri.. Hatta taraklar, saç tokalarına varıncaya dek.. Neler neler aldım ben. Oraya gittin mi alıyorsun.. Saçma sapan şeylerdi, şimdi bir teki yok.. Ama o zaman tonla para verdik işte..

Yahu bir de ıssız, sessiz bizimkine bakın..

Yahudileri­n ve İslam’ın buluştuğu yer.. O buluşmanın simgesi bin yaşındaki ağaç ve yanında boşa akıp giden Hayat Suyu..

Yahu o suyu şişeleyip “Ab-ı Hayat” diye satsak, dünyaya dağıtırız. Hacca gidip de Zemzem almayan, tanıdığı herkese Zemzem getirmeyen var mı?.

Yahu bu Ab-ı Hayat.. Ölümsüzlük Suyu.. İnan, inanma ama, bu işte.. Kim almaz?.

Hatay gibi dünyanın nerdeyse tüm inançların­ın buluştuğu, asırlardır, barış, sevgi ve saygı içinde kucak kucağa yaşadığı bir bölgede, Müslüman’ın ve Yahudi’nin ziyaretgâh­ı olmaz mı, Musa Dağı’ndaki Hıdır Tepesi..

Yahu döndüm, elimde broşür bile yok.. “İlle de Musa- Hızır buluşma yerine gidelim” diyen Özay Yengem, iki plastik su şişesi buldu, çalkaladı doldurdu da attı çantasına.. Aldığımız hepsi o iki şişe su. O da beleş ha!.

Bu Hatay’da hadi Büyükşehir Belediyesi’nin haberi yok, Hıdırbey Hazinesi’nden.. Yahu, bir işadamı da mı yok, burayı tanıtacak, sonra da suyunu ve hatıra eşyalarını pazarlayıp milyonlar kazanacak?.

İki dinin bir çeşit Hac yeri burası beyler!.. Ab-ı Hayat da bir çeşit zemzem..

Suudlar milyarlar kazanıyor.. Biz de tek lira yok.. Bir cennetin farkında değiliz..

Bir hazinenin üstünde oturuyoruz.. “Açıl susam açıl” diyen yok yahu..

Gel de kahrolma!.

Hüseyin Yayman dostum.. Artık Hatay Milletveki­lisin.. İş sana düşüyor.. Sana ve tanımakla çok mutlu olduğum Mülkiyeli kardeşim, Vali Erdal Ata’ya..

Hıdırbey, İslam ve Yahudi inancının “Hac yeri” olmalı!.

Kâbe’yi tavaf edenler ve Ağlama Duvarı’nda yakaranlar, burada Hz. Musa ve Hz. Hızır gibi buluşmalı.. El ele vermeli..

Görün bakalım, Hatay o zaman Nobel Barış Ödülü’nü alır mı, almaz mı?. “Olmaz” demeyin..

Kulları, Musa ile Hızır’ı buluşturan kim?. Yüce Tanrı!.

Nerde yazıyor?.

Kur’an-ı Kerim’de..

O zaman?.

(Hatay’ı anlatmaya salı günü devam edeceğiz.)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye