Sabah

Hz. Peygamber’i (s.a.v.) bekleyenle­rden

-

YHPHQli Eir dHliNaQ lı. Adı: Haris. Babasıyla hacca gider. Tavaftan sonra Mina’ya çıkar. Bundan sonrasını Haris’ten dinleyelim; Mina tepelerind­en birinde birinin hacca gelenlere bir şeyler anlattığın­ı gördüm, bazıları dinlerken bazıları ise kendisine tepki gösteriyor­lardı. Yanaştım. Ne oluyor diye. Yüzü son derece güzel ve düzgün olan o kişi Allah’ın birliğine çağırıyor. Halkın bir kısmı ise ona saldırıyor veya onu hırpalıyor­lardı. Bu hal bütün bir gün devam etti. Nihayet akşam vakti vücudunda ezikler vardı. Ben ona merakla bakarken elinde su kabı ve bez olan bir genç kız çıkageldi. Ağlayarak o kişinin yüzündeki kanları silmeye başladı. Ağlayan kızı teskin eden o kişi şöyle diyordu: ‘Korkma kızım! Babana bir şey olmayacak. Allah, babanı koruyacakt­ır.’

Ben merakla oradaki bir Mekke’liye sordum. Kim bu adam? Bu kız kim, ne oluyor? Mekkeli şöyle dedi: Bu gördüğün yaralı kişi Muhammed’dir. Bu genç kız, kızı Zeyneb’tir. Muhammed yeni bir dine çağırıyor insanları. Araplar da ona hakaret ediyor, onu tartaklıyo­r ve hırpalıyor­lar. O’na baktım. Yüzünü temizleyin­ce sudan biraz içti. Geri kalanı ile de abdest aldı. Ortalık sakinleşin­ce babama: Hz. Muhammed (s.a.v.) ile tanışmak istiyorum. Onunla sohbet edelim mi dedim. Babam olur dedi. Yanına gittik. Selam verdik. Yüzümüze gülümsedi. Bize dinini anlat dedik. “Putları kırmakla, tek Allah’a imanla görev lendirildi­m” dedi. Komşu hakkından bahsetti. Zulme karşı olduğundan, insan öldürmenin haram olduğundan bahsetti. Kur’an okudu. O kadar etkilendik ki ben de babam da hemen Müslüman olduk.

Bize memleketin­ize dönün ve insanları Allah’a çağırın dedi. O’ndan ayrılmak zor geldi bize. Ama Yemen’e döndük.

Yıllarca Yemen’de O’nun hasretiyle bekledim. O’nu bir kez daha görebilir miyim diye. O kadar etkilenmiş­tim ki.

Nihayet Medine’ye hicret ettiğini duydum. Aradan 9 sene daha geçti. Hacca gideceğini duydum. Hemen hazırlığım­ı yaptım. Deveme bindim. Mekke’ye yürüdüm. Mekke’ye gelince Arafat meydanına çıktım. Oradaymış. Ona yanaşmaya çabaladım. O gün Arafat’ta yüz yirmi bin inanan vardı. Biraz yaşlanmışt­ı. Yüzünün aydınlığı yüzünün nuru bütün güzelliğiy­le üzerindeyd­i. Herkese tebessüm ediyordu. Biraz da olsa hasret gidermişti­m.

Hacc’dan döndüm. Bir ay sonra birdenbire O’nun vefat haberi geldi. Çok ağladım. Dayanamamı­ştım.

Şimdi mahşeri bekliyo rum. Yeniden O’nu görebil mek için. Haris daha sonra, Hz. Ebu Bekir zamanında Şam’a geçti. Orada, Merci Raht savaşında şehit olarak dünyaya veda etti. Rahmanın rızası üzerinde olsun.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye