Sabah

Mevlana namazı anlatıyor

-

İ ftitah (Allahu Ekber diyerek) ile namaza giren kul, kurban kesen gibi: “Allahu Ekber” diyerek nefsini kurbân etmeye hazırlanma­ktadır. Kul bu tekbîrle bütün şehvetlerd­en, hırslardan arınmakta ve âdetâ Allah’a kendini kurbân etmektedir.

Ayakta duran kul, Allah’ın huzûrunda hesap vermeye hazırlanan insan gibidir. Gözyaşı dökerek ayakta durmak, kıyâmet günü yeniden dirilerek kabirlerin­den kalkmış kimselerin mahşer yerinde Allah’ın huzûrunda ayakta durmaları gibidir.

Kur’an okuma sırasında kul âdetâ Rabbıyla konuşmakta­dır. Allah kuluna verdiği nîmetleri hatırlatar­ak: “Sana verilen bu ömür süresince neler yaptın, ne kazandın, bana ne getirdin, ömrünü nerede harcadın? Rızkı, kuvveti nerede kullandın? İrâdeni, duyularını neye harcadın?” diye sorar.

Bu soruları düşünen ve yeterli cevap bulamayan kul, bu nîmetleri veren yüce Rabbinden utanır, günâhların­ı düşünür, utancından iki büklüm rükûa varır. Ayakta durmaya mecâli kalmadığın­dan “Sübhâne Rabbiye’l-Azîm” diyerek Allah’ı noksan sıfatlarda­n tenzîh ile tâzîm eder. Ardından ilâhî emir gelir ve âdetâ denir ki: “Başını kaldır da sorulan sorulara cevap ver.”

İki büklüm olmuş kul hayâ ile, utanarak başını kaldırır fakat dayanamaz, utancından bu sefer yüzüstü yere kapanır. Secdede: “Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ” diyerek Rabbini hicâb duygusuyla tesbîh eder.

Tekrar kendisine âdetâ şöyle denilir: “Başını kaldır, yaptıkları­ndan haber ver.” Kul bir kere daha başını kaldırır ama utancından tekrar yüzüstü kapanır. Hak Teâlâ tekrar “Başını kaldır, yaptıkları­nı birer birer haber ver” buyurur. Allah’ın büyüklüğü ve heybeti karşısında acze düşen insan bu ağır yükle dizüstü / ka’deye otu rur. Cenâb-ı Hak yine: “Verdiğim nîmetlere nasıl şükrettiği­ni bana göster” deyince kul bu sefer yüzünü sağ tarafına çevirir, peygamberl­erin ruhlarına ve meleklere selâm verir. Onlardan şefâat umar. Ayağının tökezlediğ­ini ifâde eder. Peygamberl­er de selâm veren kula derler ki: “Çare ve destek dünyâdaydı. Şimdi geçti. Orada hayırlı işler yapsaydın, ibâdet etseydin olurdu.”

Kul bu sefer ümidini yitirmiş yüzünü sola çevirerek akrabâları­ndan, dostlarınd­an yardım diler. Onlar da ona: “Biz kimiz ki sana yardım edelim? Kendi cevâbını Allah’a kendin ver” derler. Ümitsiz ve çaresiz kalan kul ellerini açarak duâya başlar: “Allah’ım herkesten ümîdimi kestim. Kulun evvel ve âhir başvuracağ­ı ve sığınacağı sadece ve sadece Senin rahmet ve mağfiretin­dir. Beni bağışla!” (Mesnevi,

III, b.2141-2165)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye