Nüfus korkusu... Yalanlar, şüpheler...
Geçen gün yaşı kırklarında bir tanıdığım yakını yordu: “'ünya nüfu su birkaç yıla 10 milyarın üstüne çıka cakmış; öyle bir dün yada yaşamak iste mem!”
Dünya sanki kendi sine tahsis edilmiş küçük bir bahçeydi de, üzerine basılmamış çimen kalma mış gibiydi.
“Ama 20 milyonluk İstanbul’da baya ğı keyiflisin” deyince, mırın kırın etti.
Şu sıralarda eğlence hayatı ünlüle riyle yapılan kıytırık röportajlarda da aynı yakınma yeniden dikkat çeker oldu. Hani zorlansalar, internet ergenleri gibi “doğal bir afet olsa da dünya hafif lese” diyecekler!
Çocukluğumdan beri bilirim, özellikle okumuş kesimlerin zihnine medya yoluy la “nüfus korkusu” enjekte ettiler.
Ara ara hortlayan tuhaf bir endişe dir bu.
★★★
Google’ı açıp “dünya nüfusu” yazın...
En çok karşılaşacağınız kelime “Tehlike” olacaktır. Gerçekten öyle mi? 1960’larda 80’lerin nüfus tah mini “şok tehlike” olarak anlatılı yordu.
1990’larda öyle şeyler yazılıp çizildi; dahası, öyle filmler, diziler yapıldı ki, sanki nüfus 7 milyarı bul duğunda dünya bir karınca yuvası nı andıracaktı.
Şimdi de 2020’lerin başlarında 10 mil yar olacak tahminiyle korkutuluyor insan lar.
Malum okumuş çocuklar yine yazacak larıma bakıp “adam iyice cahil komplocu lara döndü” diyecekler. Fakat tablo gerçek ten tuhaf.
Hele Batı’da ve bizdeki “ecnebi” çev relerde birileri, sanki sebep nüfusmuş gibi, “Aç Müslüman nüfus büyüyor” deyip ardından Yemen’de, Somali’de, Sudan’da ve daha pek çok ülkede derhal doğum kontrolü çağrısı yapıyorsa, şüphelenme mek yanlış olur.
★★★
Dünya nüfusunun artışını tartışıp duran bilim çevreleri de ayrı âlem!
Sorunca, 1900’lere kadar denge için de gelen dünyanın nüfusunun birden kat lanarak artışını “yaşam koşullarının düzel mesine” bağlıyorlar. Sonra siz artış eğrisinin yükselişinin iki büyük savaşın ardından gel diğini yüzlerine vurunca lafı dolandırıyorlar. Hem söyleyin bana... 1976’dan beri tek çocuk politika sı uygulayan ve hep “çok kalabalık” olmaktan şikâyet eden din şimdi neden ikinci çocuğa devlet yardımı politikasına geçti?
Zihinde biriken soruları kovmak kolay değil...
Yoksa bu endişenin temelleri baş tan aşağı yalan mı?
Karanlık bir tezgâh mı dönüyor? Nüfusla korkuttukları kamuoyla rı uzaklardaki büyük bir yıkımdan sonra “rahatlama” hissetsinler diye mi bütün bunlar?