Operasyon mu yeni Gezi mi?
Siyasetin gündemi giderek ısınıyor. Bir yandan ittifaklarda işbirliğinin kesin leşmesi ve muhtemel adaylar konu şuluyor. Diğer yanda ise Fırat’ın doğusuna operasyon, “sokaklara çağrı, Yeni Gezi ve diktatörlük” polemikleri öne çıkıyor. Yerel seçimler şimdiden genel seçim havasına girdi bile. 2014 seçimleri de bu havada geçmişti. Aslında Türkiye’nin 2013 Gezi protestoları ile içine girdi ği türbülansın sonucu bir durumla karşı karşıya yız. PKK ve FETÖ terö rüyle mücadele ve beka meselesi hâlâ gündem de. Fransa’daki Sarı Yelekliler’in protestola rı birtakım çevrelerde hiç dinmeyen “soka isteğini yeniden canlandırıyor. Başkan Erdoğan da muhalefete bunun bir seçenek olmadığını hatırlatıyor. Önce ittifak konularından başlayalım.
31 Mart yerel seçimlerine kısmi işbirlik leri ile gideceğimiz netleşti. CHP ve İYİ Parti büyükşehirlerde yaptıkları paylaşımı kamu oyu ile paylaştı. Bu paylaşımdan CHP’nin daha büyük bir kazanımla çıktığı söylenebi lir. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir, Antalya, Bursa ve Adana gibi büyük illerin yanı sıra Aydın, Muğla, Tekirdağ ve Hatay CHP’ye bırakıldı. İyi Parti ise Balıkesir ve Manisa’da bir iddia peşinde koşabilecek. Kocaeli, Konya, Samsun, Trabzon, Kayseri, Sakarya, Gaziantep ve Denizli gibi kazanma ihtimalinin düşük olduğu illerde ise oy oranını artırmaya yönelecek. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir yandan örgütlerdeki isyanı bastırırken diğer yandan HDP ile örtülü işbirliğini formü le etmeye çalışacak. Cumhur İttifakı cephe sinde ise MHP, 3 büyük ilde aday çıkarmaz ken 6 ilin müzakeresinin yapıldığı kulislerde konuşuluyor. Uzlaşma konusunda bir sorun beklenmiyor. Böylece 24 Haziran seçimle rindeki ittifaklar 31 Mart seçimlerine de ben zer bir hizalanma ile giriyor. İşbirliği çerçeve lerinin yanı sıra adayların profilleri de önemli olacak. Ancak asıl ağırlık kampanya söylem lerinde ve stratejilerinde ortaya çıkacak.
İkili bir düzlem bekliyorum. İlkinde, bele diye başkanı adayları projeleri ile teknik bir alanda yarışacak. Büyükşehirlerde kapsayı cı bir dil ile kentleşme projeleri üzerine tar tışılacak. İkincisinde, parti liderleri genel siyasi temalar üzerinden kıyasıya bir kapış ma yaşayacak. Tartışma şimdiden terörle mücadele, “Yeni Gezi” polemiği ve HDP ile işbirliği konuları üzerinden yürütülüyor. Muhalefetin ekonomiyi (asgari ücret, işsiz lik, enflasyon vb.) popülist bir söylemle önde tutacağı görülüyor. Kılıçdaroğlu ve Akşener, grup konuşmalarındaki bu vurgularını daha da yükseltecek. Bu popülizme Suriyeli mül tecileri eklemeleri demokrasimize zarar vere cek bir boyut taşıyor. Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’nun bu tür bir popülizme gitme si oldukça riskli. Akşener’in gittiği yol bütün demokrasilerde esen milliyetçi popülizmi aşırı forma taşıma gayreti.
Türkiye’nin bu sarmala (mülteci karşıt lığı) girmemesi Başkan Erdoğan’ın kapsa yıcı söylemi ve güçlü liderliği ile mümkün oluyor. Yabancı düşmanlığına varacak şekil de Suriyeli mültecilerin varlığını ve iktida rın onlara açtığı alanı eleştirmek hem merkez siyaseti yaralar. Hem de CHP’yi marjinalleş tirir. AK Parti’nin dünyada esen popülist rüz gârın (yabancı düşmanlığı gibi) kötü tesirle rini ülke içinde yönettiğini görmek gerekli. Unutmayalım, ülkemizden Avrupa’ya giden bir milyon Suriyeli’nin korkusu AB’yi sallı yor. Macron’un başı dertte; Brexit süreci zor lukla ilerliyor, sonuçlarının ne olacağı tam kestirilemiyor. Aşırı sağ tüm Avrupa ülkele rinde yükseliş trendinde. En son örnek Sarı Yelekliler’in protestosuydu.
Fransa’ya etkilerine bakıldığında “eko nomik sorunları” kullanan bir sokak hare keti çağrısının parti siyasetine zarar vereceği açık. Bu tür hareketler en çok da buna girişen partileri marjinalleştirir. Zira Türkiye son beş yılda yaşanan türbülansa direnç üretmiş bir demokrasidir. 15 Temmuz gecesi sergilenen siyasi/milli bilincin dönüştürücü etkisi gözden kaçırılmamalı. Aslında Türkiye, Avrupa’da ortaya çıkan krizlerin benzerlerini yaşayarak ve aşarak bir sistem değişikliği gerçekleştirdi. Yeni krizleri de yönetebilecek güçtedir.
EXUKaQHWWiQ GXUaQ#saEaK FRm WU