Yeni çocuklar, şaşkın ebeveynler ve okul...
Asıl konuşmamız gere ken konuları daha ne kadar erteleyebiliriz? Çocuklarımız mesela... Yetişkin geleceklerine karşı kayıt sızlaşan ve gelecek geldiğinde endişeyle ortalardan sıvışmaya çalışan çocuklarımız...
Geçen gün bir baba “Oğlum artık tek pantolonla bütün bir yılı geçiriyor, üstüne başına bakmıyor, dişlerini fırçalamaya bile gerek gör müyor” diye anlatıyordu; “onu ilgilendiren tek şey akıllı telefonu, onunla mutlu!”
Bir anne “Küçük kızım Instagram için süslenip püslenip video çekiyor ama dışarı çıkar ken çoraplarını giymeye bile üşe niyor” diye yakınıyordu.
Demek ki, gitgide şaşkınla şan ebeveynlerimiz de medya da dile getirmediğimiz esas gündemin tam göbeğinde yer alıyorlar.
Fakat en önemlisi...
Asıl “oyun sahası”nın dışın da kalan, yani “taca çıkan” okul
Okul meselesi ni sadece milli eği tim müfredatından ibaret sanıyoruz.
İşin o yanı elbette önemli. Ancak problem artık çok daha ötelere uzanmaya başladı.
Eskiden okullu olmak demek, kendini geleceğe/yetişkinli ğe hazırlamak demekti.
Şimdi çocuklar bu gerçeğe duygusal açıdan sırtlarını dönü yorlar. Tüketim dışında kalan her şeye karşı kayıt sızlar! İşi ciddiye alan çocuklarda ise hayaller ve hedefler ile okulda öğreti lenler uyuşmuyor Neden?
Okul ne yapıyor çocuklarımıza? Bunun en güzel anla tımını John Taylor Gatto’nun kitabındaki (Eğitim: Bir Kitle İmha Sanatı) bir hikayede buldum.
Pirelerin eski devirler de kralları eğlendirmek için
eğitilmeleriyle ilgili bir hika ye...
Hikayeyi anlatan da çeşit li yarışmalarda ödüller almış, pek başarılı bir Tayvanlı göçmen çocuk. “Pireleri derin bir kabın içine koyarsanız zıplayıp çıkarlar.
Ama kabın kapağını bir süre kapatırsanız, kaçmaya çalışır ken kapağa çarptıkları için çok yükseğe zıplamamayı öğrenirler. Yavaş yavaş bu işin peşinde koş maktan vazgeçerler.
Sonra kapağı kaldırırsanız, pirelerin güvenlik endişesi yüzünden zıplamadıklarını, uçmadıklarını görürsünüz. Hayat da böyle... Çoğumuz kendimizi korku larımız ya da şartlanmalarımız la düşük beklentilerin içine hap sediyoruz.”
Hikaye bu...
J. T. Gatto şöyle diyor: “Hikayeyi duyunca, öğret menlik hayatım gözümün önünde canlandı. Yıllar boyu çocukların kafalarını toslayacak ları deney kabının üzerindeki kapak işlevini görmüştüm.”