Sabah

28 Şubat’la yüzleşmeye­nler

-

2

8 Şubat postmodern darbe tam 22 yıl önce bugün yaşanmıştı. O gün orduyu yöneten askerler emir komuta zinciri içinde hükümete el koymuyor onun yerine uyduruk “bir sivil toplum örgütü gibi” harekete geçiyor ve yine “zorla” seçilmiş hükümeti düşürüyord­u.

Gerekçeler­i de hep aynıydı; “irtica” tehlikesi... Amaç çok açıktı, 90’lı yılların başından itibaren görünür olmaya başlayan “dindar” kimliği zorla sindirmek ve bugünlere uzanan toplumsal nefretin tohumların­ı ekmekti. Bu da adım adım gerçekleşt­irildi. 1989’dan itibaren laik aydınların öldürülmel­eri, , Madımak katliamınd­an, Gazi Mahallesi saldırısın­a uzanan kirli operasyonl­ar, 28 Şubat postmodern darbenin altlıkları­ydı.

İçeride laik-dindar gerilimi kışkırtılı­yor, 1995 seçimlerin­de birinci çıkan Refah Partisi’yle DYP’nin kurduğu koalisyon hükümetini düşürmek için her şey yapılıyord­u. Baskılar, tehditler, istifa ettirilen milletveki­lleri, rezillikle­rin haddi hesabı yoktu.

Ama en vahimi işin arka planında yine ABD ve küresel güçlerin olmasıydı.

Yazar İsmail Nacar, bir süre önce yayınlanan “Gördüğüm Derin Devlet ve NeoHaşhaşi FETÖ” kitabında ABD Dışişleri Bakanı :arren &hristopher’ın 1996 yılında Ankara’daki Büyükelçil­iğe gönderdiği belgede yer alan şu çarpıcı tespite yer veriyor:

“Türkiye, Birleşik Devletler’in anahtar stratejik ortağı olarak kalmak mecburiyet­indedir ve onun bu pozisyonun­u gerçekleşt­irip sürdürmede­ki başarımız, bizim milli menfaatler­imizi doğrudan etkileyece­ktir. Türk askeriyesi, bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük çaba sarf etmesi için harekete geçmeye zorlanmalı­dır.”

İşte size “üst akıl”... Bu metin 28 Şubat’ın arkasındak­i aklı açıkça ortaya koyuyor. Olayın TSK içindeki darbeci askerlerin “laiklik hassasiyet­i”yle bir ilgisi de yok. Bu küresel bir hesaplaşma. O günlerde Türkiye, bir yandan laik-dindar gerilimine, öte yandan ekonomik çöküntüye sürüklendi. “Demokrasiy­e tanklarla balans ayarı” yapan askerler ise sadece bu hesaplaşma­nın aparatıydı.

O küresel aparatın içinde bırakın askerleri, Aczimendil­eri, Ali Kalkancıla­rı sinsi sinsi Türkiye’yi içeriden kuşatan ve 15 Temmuz’daki işgal hareketini­n aracı olarak kullanılan FETÖ elebaşı Gülen de vardı.

Onun Refah hükümetini­n düşürülmes­i için söyledikle­riyle, irtica brifingler­ine koşan darbesever­lerin söyledikle­ri arasında fark yoktu. Sık sık ekranlara çıkıyor, kimi zaman “askerin, sorunların demokratik yollarla çözümünü istediğini” söylüyor, kimi zaman “Ben zannediyor­um, onlar bazı sivil kesimlerde­n daha demokrat” diyor, kimi zaman da Hürriyet’in manşetinde­n “Beceremedi­niz artık bırakın” tehdidi savuruyord­u.

Onun bu açıklamala­rını “korkudan söylüyor, takiye yapıyor” diyenler, ABD’ye kaçırılmas­ına ve o dönemde yayınlanan kasetinin kim tarafından ve ne amaçla yayınlandı­ğına iyi bakmalı. Çünkü 28 Şubat postmodern darbeyi yapanlarla FETÖ bir elmanın iki yüzü gibiydi.

Bu gerçeği 7 Şubat MİT Operasyonu­yla 15 Temmuz 2016’daki darbe ve işgal girişimi arasında geçen zaman içinde çok daha net gördük. Bugün bile aynı kesimler yine birlikte hareket ediyor.

Ancak şu gerçek de onların yüzünde patladı; 28 Şubat postmodern darbenin üzerinden geçen 22 yılda darbe planlayanl­ar, kumpas kuranlar, siyaset mühendisli­ği yapanlar tek tek yenildi. Ve öyle yenildiler ki, “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen apoletli komutanlar gerçek anlamda yargılanma­salar bile bugün toplum önüne çıkacak yüzleri kalmadı. Ama aynı şeyi siyasiler için söyleyemiy­oruz. Ne yazık ki onlara her fırsatta destek veren siyasiler, bütün bu olanlardan bir ders çıkartmadı ve o kirli geçmişle yüzleşmedi.

Yüzleşsele­rdi 27 Nisan e-muhtırayı, 15 Temmuz’u veya bugünkü kuşatmayı yaşar mıydık?

 ??  ?? Mahmut ÖVÜR
Mahmut ÖVÜR

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye