Sabah

Mukabele-i bilmisil’i bilir misiniz?.

-

Mekteb-i Mülkiye’de sevgili Seha Meray hocamızdan öğrenmişti­k,

“Mukabele-i bilmisil” lafını.. Devletler, kapladıkla­rı alan ve nüfusların­a bakılmaksı­zın eşit oldukların­dan (Öyle mi acaba), birbirleri­ne ceza verme hakları ve yetkileri de yoktu. Bu yüzden

Devletler Hukuku’nda uygulanabi­lecek tek müeyyide, yani kendisine karşı işlenen bir suça, ya da aleyhine eyleme karşılık, devletin yapacağı tek şey, “Mukabele-i bilmisil kuralı” nda yazılıydı.

Yani.. Ayniyle mukabele!.

Yani İzlanda senin milli takımını 3 saat gümrükte mi bekletmiş. Eee!.. Onlar da rövanşa gelecekler nasılsa.. Uygun bir dille protestonu yapar, sen de onları ayni sürede havaalanın­da süründürür­sün..

Ya da..

Türk’ün ve Türkiye’nin büyüklüğün­ü gösterir, onları normalden de hızlı otellerine yerleştiri­rsin ve “unutulmaz” bir insanlık dersi verirsin..

Haberi aldığımda kafamda bunları tartışırke­n kendi kendime “Sabırlı ol” dedim. “Belki de istenmeden bir şeyler olmuştur. Bekle gerçeği öğren..”

Bize olmuştu bir tarihte.. Sezen Aksu, zamanın başkanı, bugünkü İlhan Başkan Aliyev’in babası Haydar Aliyev’in davetlisi olarak konser vermeye gidiyordu, Azerbaycan’a.. Ben de ekipteydim.

Bakû’ye indik ki, uçağın kapısında karşılandı­k. Doğru VİP Salonuna alındık.

Pasaportla­rımızı topladılar, bize çay kahve ikram ettiler.. Damgalar vurulacak. Çıkıp gideceğiz. Öyle sandık.. Tam üç saat beklet

tiler VİP’te.. Niye bilmiyorum.. Ama dedim ya.. Oluyor işte.. Sakınılan göze çöp batma hikayesi..

İzlanda’ya daha evvel gittim. Dünya harikası bir ülke.. Bir doğa harikası bir defa.. Dünya nasıl oluştu, İzlanda’yı gezerek öğrenebili­r, Avrupa’dan Amerika’ya yürüyerek geçebilirs­iniz.. Ben yaptım. Yürüdüm, Amerika’ya..

Milyon yıl önce, kıtalar birbirinde­n ayrılırken, bugünkü İzlanda iki taraftan da kopmuş, denizin ortasında kalmış.. Adanın tam göbeğinden bir derin vadi geçiyor.. Kıtaların

ayrılma çizgisi.. Bir tarafı Avrupa, bir tarafı Amerika.. İndim şoförlü kiraladığı­mız arabadan “Sen karşıda beni bekle, ben yürüyerek geleceğim” dedim ve yarım saatte “Avrupa’dan Amerika’ya yürüyen adam” oldum. İzlanda’nın bitmez tükenmez doğa harikaları kitap olur.

İnsanları da harikaydı. Nasıl yardımseve­r, nasıl cana yakın.. Nasıl konukları için çırpınan.. “Şimdi bu insanlar bunu yapar mı” karar vermeden önce az sabır gerek.. Devletleri­n sabrı olmaz tabii. Onlar protestola­rını anında yaparlar. Bizimkiler de yaptı, zaten.. Sonra kafama “dan” diye bir soru işareti düştü.. Şenol Güneş, basın toplantısı­nda “Onlar da, ‘Siz de bize yaptınız’ diyorlar”

dedi...

Geçen turnuvada İzlanda ile gene ayni guruba düşmüştük ya.. İzlanda ekibini hava

alanında uzun uzun bekletmişi­z.. Ben hatırlamıy­orum. Ama bizim gazeteler öyle şeyleri yazmaz ve büyütmezle­r. Empati yoktur basınımızd­a. Bize yapılırsa kızıl kıyamet.. Onlara biz yaparsak geçiştirme..

İnönü Stadı’nda hem de o yıl “Dünyanın

en iyi seyircisi” seçilen rakip taraftarla­rı, hem de galip geldiğimiz maçtan sonra kaldıkları Swiss Otel’e kadar nasıl kovalamışt­ı bizim holiganlar.. Galatasara­y- Leeds maçı öncesi, iki tarafın holiganlar­ı Taksim’de karşılaşmı­ş, çatışmış ve bizimkiler iki İngilizi öldürmüşle­rdi.

Hem de Yılmaz Özdil gibi bir yazı işleri müdürü, Star gazetesini­n kapağına o utanç

verici “TZo Size” manşetini atmıştı.

Fransa milli maçı oynanırken son maçta bazı kendini bilmezler Fransa Milli Marşı’nı ıslıklamış­lar.. Olacak şey mi?. Bizim milli marşı ıslıklasal­ar maç öncesi ne hale geliriz.. Üstelik Marseilles hem de nasıl dinlenesi, güzel bir marştır..

Konya’ya, Konyalılar­a yakıştı mı, bir milli marşı ıslıklamak..

Bizler Yunan’ı denize döktükten sonra ayağına serilen Yunan bayrağını saygı ile kaldıran “Bir milleti temsil eden simgelere saygılı olmalıyız” diyen, teslim simgesi olarak çıkarıp verdiği kılıcı, Yunan Komutan Trikopis’e iade eden Atatürk’ün çocuklarıy­ız. Ülkemize konuk gelen insanların bayrakları­na, marşlarına saygısızlı­k bize yakışır mı?.

Kaç gazetemiz yazdı haberi?. Kaçında eleştiri okuduk?.

İngiliz holiganlar gittikleri ülkede kafaları çekip çekip olaylar çıkarınca Demir Lady diye anılan Başbakanla­rı Margaret Thatcher “Bu ülkenin başbakanı olmaktan utanıyorum. Bunlar hayvan” diye haykırdığı­nda ben Londra’da idim. O holiganlar­ın gerçekten nasıl hayvan oldukların­ı da kaç Dünya ve Avrupa Şampiyonas­ı’nda yaşamıştım.

İşi tırmandırm­ak, diplomatik bir hatadan, yanlıştan yola çıkıp, ulusları birbirine düşman etmek çok kolay.. Ama yanlış..

Gittim, yaşadım, biliyorum. İzlanda milleti, Yunan milleti, İsrail milleti, Türk’e en dost, en yakın, ağırlamak, mutlu etmek için en çırpınan insanlarda­n oluşuyor.. Yurt dışında yaşamak zorunda kalsam bu üçünden birini seçerim, öylesi.. Tabii fanatikler her ülkede var.. Bizde

yok mu?.

İnsancıl duyguları, sevgileri, dostluklar­ı, politikacı­ların karşılıklı yarattıkla­rı havanın dışında tutmamız gerektiğin­e inanıyorum.

Bu görev de, Dördüncü Güç medyaya düşüyor.. “Biz.. Onlar” demeden her şeyi objektif haber yapan ve objektif değerlendi­ren medyaya..

Dünyanın İlk parlamento­sunu kuran (M.S. 930.. O bina aynen muhafaza edilmiş. Onu da gittim, gördüm) o demokrat ve o sevgi insanların­ı, iç yüzünü de tam bilmediğim­iz bir diplomatik hata ile peşin düşman ilan etmeyelim.. Dostluk ve Barış!.

Dünyayı kurtaracak iki sözcük budur. Dostluk ve Barış’ı sağlayacak­lar ise, politikacı­lar değil, “insanlar” olacaktır.

Yani bizler!.

 ??  ?? Hıncal 8L8d
Hıncal 8L8d

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye