Sabah

Ene’l Hak imtihanı

-

Bazı tasavvuf büyüklerin­in seyru suluk (tasavvufi eğitim, manevi riyazet ve olgunlaşma süreci) içindeyken geçtikleri manevi hazlar içinde Yüce Allah’ın tecelliler­inde kendilerin­i kaybedip “Ene’l hak - Ben Hak’kım!” dedikleri biliniyor. Panteist düşünce sahiplerin­in vahdeti vücud, bizdeki tasavvuf ilminin bakışıyla “Fena fillah Allah’ta fani olmak hali” bir çok insanın sıkıntı yaşamasına sebep olmuştur. Zira, Ene’l hak ifadesi ‘Ben Allah’ım’ gibi algılanmış, bu hal bir yoruma göre Hallacı Mansur’un sonunu hazırlayan bir basamak olmuştu. Hallacı Mansur öyle bir manevi hazza ulaşmıştı ki, nereye baksa Yüce Allah’ın kudretinin yansımalar­ını gördü. İdeler alemi gibi her şeyin bir serap, bir basamak ve ilahi kudretin yanında bir gölge gibi olduğunu müşahede etmesinin sonuydu bu kelime. Firavun’un ‘ene’si ile Hallac’ın ‘ene’si arasında bir iman ve bir iflas kadar mesafe vardır esasen. Hallac darağacınd­a aşkın imanın bedelini ödedi. Ölümle hakikati kucakladı.

Bazı yorumcular­a göre, Hallac’ın idamı dini değil siyasiydi. Nitekim sofilerde görülen Şathiyyat türünden sözler söyleyen Bestamlı Beyazıd’a dokunulmam­ış olması bunu gösterir. Olayın Abbasilere karşı ayaklanmış karmatiler­le ilgisinden bahseden düşünürler de yok değil. (Bkz. TDV, Hallacı Mansur md)

Hallacı Mansur’un sonrasında ve döneminde yaşayan bazı fakihlerin onu mazur görmeleri gözden uzak tutulmamal­ıdır. Kemalpaşaz­ade, İbn Behlül, Kadı Şüreye, Suyuti, İbn Hacer gibi büyük alimler, “Bu hallerde hüküm Allah’a havale edilir” derler. Burada şu önemliydi. Böyle güçlü bir tecelli halini yaşayan tasavvufçu­nun yanında onu o makamdan uyandırıp “Ene’l Hak” değil, “Ente’l Hak - Hak sensin ya Rabbi” dedirtebil­seydi, Mansur bu çileyi yaşamayaca­ktı.

Bu prensip sadece bu olayda değil aslında. Her şeyde geçerli değil mi? Her ilmin üzerinde bir ilim, her alimin halinden anlayan ve hatta onu idare edecek bir alim gerekmiyor mu? Zaten dini ilimlerle tasavvuf ilminin beraberce mecz edilmesini­n gerekliliğ­i bu kör düğümü çözmek için olmaz şartlardan­dır. Edeb, tevazu ve mahfiyyatl­a dolmak, kibir, tekebbür, ene’den uzak durmak sahili selamettir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye