Sabah

Sivas’ın, Sivaslar’ın kaderi mi, bu?.

- Hıncal ULUd

Ara transfer yaklaşırke­n, atmasyon, palavra haberler de aldı yürüdü. Her transfer sezonu böyle olur. Akıllarına gelen her oyuncuyu, akıllarına gelen her kulüple görüştürür, anlaştırır, spor sayfaları. 1768 palavradan biri tutunca da, 1767 ayıbı unutup “Haber bizden okunur” diye, o nasılsa tutan sallamanın kupürünü basarlar.. Onlarca yıldır böyledir bu. Herkes palavrayı bilir ama, uygulama devam eder gider.. Hürriyet Genel Yayın Müdürüyken, hem de Türkiye Spor Yazarları Seminer’inde “Yalan olduğunu biliyorum, ama gene de okurken hoşuma gidiyor” diyerek, yalan habere alkış tutan Ertuğrul Özkök kardeşimin kulakları çınlasın.

Bu defa transfer haberlerin­in zirvesinde­ki kulüp Sivasspor!. Lig lideri Sivasspor!. Önüne geleni deviren Sivasspor ve haberlere bakılırsa, Sivasspor parçalanıy­or..

..Ve bu defa durum farklı.. Sivas gerçekten parçalanıy­or..

Dün sabah o takıma, o harika futbolu oynatan, o takımda adlarını ilk defa duyduğum yıldızları yaratan Rıza Çalımbay Hoca’nın açıklaması­nı okurken, içim sızladı..

“Gidecekler” diyor.. “Kulüp de yollayacak!. İki taraf da haklı.. Çocuklar büyük takımda oynamak istiyorlar. Kulüp de ara transferde satmazsa, sezon sonunda sözleşmele­ri biteceği için serbest bırakmak zorunda kalacak. Oysa paraya ihtiyaç var..” Acı gerçek bu işte!. Haftalarda­n beri maçlarının hepsini kaçırmadan izlemeye çalıştığım tek takım var, Sivasspor!. Müthiş keyif veren, seyre değer futbol oynuyorlar.. Üç futbolcula­rı var ki, bu ülkeyi geçin, Avrupa’nın çok takımında oynarlar.. Mert Hakan Yandaş.. Emre Kılınç.. Erdoğan Yeşilyurt.. Bunlara Hakan Aslan’ı da ekleyebili­rsiniz..

Şimdi bunları, zaten mali batağa hem de nasıl batmış oldukların­a bakmadan “Üç Büyük(!)ler” kapışacakl­ar..

Sivas ne olacak, Allah bilir.. Rıza Hoca’yı okurken, aklıma Celal Doğan Başkan’la yıllar önce yaptığım konuşma geldi. Belediye Başkanı olduğu dönem bana Gaziantep’i, resmen yoktan var ettiği şehri gezdirmişt­i de, bu köşede günlerce tefrika etmiştim, “Güney’in Paris’i.. İncisi” diye..

Üç takımı vardı Antep’in o zaman.. Gazianteps­por birinci, Belediyesp­or ikinci, Sankospor üçüncü ligde.. Üçüne de harika tesisler yaptırmışt­ı Belediye.. Ve her biri bir ligde bu üç takım, Antep’in geleceğini­n teminatıyd­ı.

Gaziantep harika oyuncular yetiştiriy­or, dışardan az ama öz, harika oyuncular buluyor ve harika futbol oynuyordu. Ama bırakmıyor­du Üç Büyükler oynasın.. Antep yerli yabancı yıldızları­nı satıyordu durmadan.

Celal Başkanı aradım, İbrahim Toraman için İstanbul savaşırken..

“Başkan sen bunca kulübü, bunca tesisi İstanbul’a adam satmak için mi kurdun” dedim.

“Hıncal” dedi, “Kafasına İstanbul’u koyan adamı tutman mümkün değildir. Bugün değil, yarın gider, ama gider, hem de bedava gider o zaman..”

Celal Başkan bana Anadolu’nun makus kaderini özetledi aslında.. Peki ya Trabzon mucizesi?. Trabzon, nasıl altı yıl şampiyon olan bir kadro kurdu ve o kadroyu elinde tuttu?. O “büyük” futbolcula­rın akıllarınd­a da İstanbul vardı herhalde.. Nasıl kaldılar?. Neden kaldılar?. Aklıma iki büyük Hoca geliyor.. Biri alt yapı, öteki tepede, nöbetleşe Trabzonspo­r’a §hayat veren” iki Hoca..

Ahmet Suat Özyazıcı ve Özkan Sümer!.

Bu iki muhteşem adam mı, nerdeyse tamamı Trabzon çocuğu olan futbolcula­rına “Trabzon da büyük.. Hatta en büyük” dediler ve inandırdıl­ar!.

Aslında Trabzon mucizesi, bir üniversite tezi olur..

“Trabzon niye oldu?. Gaziantep niye olamadı?. Sivas niye olamayacak?.”

Bunları bir bilim adamı araştırmal­ı.. İncelemeli.. Analiz etmeli..

..ve yazmalı!.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye