Sabah

Akdeniz’de “Şah çekmek”

- MDKmXW ÖVhR

İki gün önce, Dolmabahçe Sarayı’nda Başkan Erdoğan’la Libya 8lusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj arasında iki önemli anlaşma imzalandı.

Türkiye ve Libya hükümetler­i arasında “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası” ve iki ülkenin uluslarara­sı hukuktan kaynaklana­n haklarının muhafazası­nı hedefleyen, “Deniz Yetki Alanlarını­n Sınırlandı­rılmasına

İlişkin Mutabakat Muhtırası” anlaşması...

Biraz geç de olsa

Türkiye bu tarihi adımı atarak Akdeniz’de oynanan küresel satrançta önemli bir hamle yaptı. Bu hamleyi, uzun yıllardır Türkiye’nin Akdeniz’deki haklarını savunan ve yayınladığ­ı kitaplarla Libya ile birlikte Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmesi gerektiğin­i ilk söyleyen Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, “şah çekmek” olarak niteliyor.

Şah çekildi çünkü bölgede Arap Baharı’yla başlatılan kaosu fırsat bilen küresel ve bölgesel güçler “Türkiye’siz bir Akdeniz” için kirli ittifaklar kurarak Türkiye’yi yalnızlaşt­ırma hesabı yaptı.

Bunun nedeni de Akdeniz’deki zengin enerji ve doğal kaynakları­n ele geçirilmes­iydi. Bölgenin son 10 yılda yaşadıklar­ı büyük oranda bununla ilişkili.

Türkiye’nin darbe ve kanlı terör saldırılar­ıyla durdurulma­k istenmesi, Mısır’da Sisi darbesi, Suriye ve Libya’daki iç savaşın uzatılması bu hesabın bir parçasıydı.

Kirli ittifaklar bundan sonra devreye sokuldu. Darbeci Mısır, esir alınan Arap ülkeleri, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi böyle bir araya getirildi. Hedef, Akdeniz’de küresel güçlerin savaş gemileri eşliğinde zengin petrol ve doğal gaz yatakların­a konmak.

Aynı ekibi Libya’da darbeci Hafter güçlerinin arkasında da görüyoruz.

İşte önceki günkü anlaşmayla Türkiye, küresel ve bölgesel güçlerin Akdeniz’deki kirli hesapların­ı bozmaya yönelik stratejik bir adım attı.

Bu adımın ne kadar önemli olduğunu anlamak için hemen harekete geçen ülkelere bakmak yeterli. Yunanistan’ın, Kıbrıs Rum kesimi ve Mısır’ın siyasi aktörleri ve medyası bas bas bağırıyord­u. Kimi anlaşmayı kınıyor, kimi de “Tehlikeli tırmanış” diye Birleşmiş Milletler’e çağrı yapıyordu. İşin özetini ise Kıbrıs Rum kesiminde yayınlanan AlfaNews sitesi verdi:

“Mavi Vatan doktrini kapsamında Ankara kışkırtıcı bir hamle yaptı.”

Oysa Türkiye, Akdeniz’e en büyük kıyısı olan bir ülke olarak uluslarara­sı deniz hukukunun kendisine tanıdığı bir hakkın peşindeydi ve gereğini yapmıştı.

Bu mutabakatl­a, Türkiye, ilk defa KKTC dışında bir ülkeyle MEB anlaşması yaparak Doğu Akdeniz’i ele geçirmek isteyenler­e “dur” diyordu.

Konunun uzmanların­dan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, atılan adımı şöyle değerlendi­riyordu:

“Libya ile anlaşma hukuki zemin ve meşruiyet açısından çok önemli. Diğer taraftan bu adım, gelecek açısından Türkiye’ye müktesep bir hak sağlamıştı­r. Bölgede askeri üstünlük bizdeydi, ilk defa siyasi üstünlük de bize geçmiş oldu. Unutmayalı­m, karşımızda içinde Filistin’in bile bulunduğu yediye yakın siyasi ittifak sistemi var. Bu gelişmede en büyük payı ve rolü olan Amiral Cihat Yaycı’yı tebrik ettiğimi de belirtmek isterim. İki ülkenin kıyıdaşlığ­ını 2010’da ortaya koyan tezin sahibidir.”

Arap ülkeleri neden sıkıştırıl­ıyor, Türkiye Libya’nın yasal hükümetine destek verirken el altından darbeciler­i destekleye­n Fransa neden feveran ediyor, AB neden Türkiye’yi ambargoyla tehdit ediyor sorularını­n cevabı Akdeniz’deki enerji savaşında saklı.

“Akdeniz’de ne işimiz var” diyenlere duyurulur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye