Dr. Öz bu defa saçmalamış!..
Dr. Öz, çoğunuz bilirsiniz.. Dr. Mehmet Öz!. Dünyanın en ünlü doktorlarından. Amerika’da büyük şöhret. Fevkalade izlenen televizyon şovu sayesinde, onu tanımayan kalmadı, yeni ülkesinde..
Ben 59 yaşındaki Mehmet Öz’le tanışmadım. Ama geçen yıl bu sıralar 94 yaşında kaybettiğimiz, babası, o da büyük doktor, ama çok daha büyük insan Dr. Mustafa Öz ile tanışma şansına ulaştım ve çok da sevdim..
2009 Ocak ayında, boynumdaki iflas etmiş üç omuru alarak, yerlerine titanyum protez yerleştiren muhteşem insan, Azmi Hocam, beni hayata döndürürken, Mustafa Hocam da yıllarca Kalp cerrahı olarak yaşadığı Amerika’dan dönmüş ve yattığım Florance Nightingale Hastanesi’ne gelmişti. Mustafa Hocam, ameliyatım ve hastalığımla hiçbir ilgisi olmadığı halde hemen her gün odama gelir, saatlerce kalırdı. Nasıl tatlı sohbet ederdik..
Ara ara da, Amerika’da o sıralar üne kavuşmaya başlayan oğlu Mehmet’i anlatır “Göreceksin, dünya çapında olacak” derdi. O baba, ben Türk olarak gurur duyardık, Dr. Mehmet Öz’ün başarılarıyla..
Mustafa Hocam, oğlunun nasıl bir dünya doktoru olduğunu görecek kadar uzun yaşadı. Mutlu ve gururlu gitti.
İzlediğim Amerikan TV kanalları ve gazetelerinden Dr. Öz’ün şöhret merdivenlerinin zirvesine hızla çıkışını takip ettim. Ama son zamanlarda yavaş yavaş gelmeye başlayan eleştirileri de okur ve duyar oldum.. Özellikle TV şovunun reytingleri uğruna, Dr. Öz’ün popülizme kaydığını söylüyor, çeşitli fikirlerini, hatta komedi programlarında alay konusu yaparak eleştiriyorlardı.
Dün sabah, gazetemde “Kahvaltı yasaklanmalı” dediğini okuyunca “İşte şimdi saçmaladın doktor” dedim.
Bir bilim adamı, bir ünlü tıp doktoru ile, hem de onun uzmanlık konusu üzerinde tartışmak haddim değil..
Ama dediklerine “Saçma” demek için, uzman falan olmam gerekmiyor. Önce sözlerini bir hatırlatayım size.. “Bence 2020’de yapılacak ilk şeylerden biri kahvaltıyı yasaklamak olmalı. Kahvaltı yapmamız gerektiğini düşünmüyorum. O bir reklam aldatmacası. Ne yazık ki onlarca yıldır bu konudaki inançların birçoğu reklamlardan çıktı ve bunlar aslında sağlığımız hakkındaki gerçeklere dayanmıyordu. Kahvaltı yerine haftanın her günü ‘brunch’ (Kahvaltı öğle yemeği bir arada) yapmak çok daha sağlıklı. Amerikalılar’ın büyük bir kısmı yemek yemeye bağımlı durumda. Bu alışkanlıktan kurtulup yemek yerine hayata bağımlı olmalıyız.”
Dünyanın her ama her ülkesinde, sağlık uzmanları sabah kahvaltısının ne kadar önemli olduğunu söyler ler. Onu geçiniz.. İnsanoğlunun bil diğimiz tarihi, yani binlerce yılda üç öğün yemek hep var. Binlerce yıllık evrim tarihinde de öyle..
Şimdi, kalkıp dünya üzerinde kalmamızı (Survival) sağlayan bin lerce yıllık yemek alışkanlığımıza ‘Kahvaltı inancı reklamlardan çıktı” demek ne derece inandırıcı..
Mağara devrinde reklamlar mı vardı?. Ya da Osmanlı’da, ne bileyim.
Amerikan halkının eylem ve söylemlerinde reklamın etkisini bilmeyen yok.
O zaman, “Kahvaltıya inanmak reklam sonucudur” demek tam da popülizm olmuyor mu?. Amerikan halkının en zayıf olduğu damara basarak, binlerce yıllık bir geleneğin yasaklanmasını istemek popülizm değilse, söyleyin bana “Popülizm” nedir?.
Sevgili Öz’ün reytingleri mi düşü yor acaba?.
Dr. Öz, kahvaltıyı Amerikan hal kının baş sorunu obezliği teşvik etmekle suçluyor. Akşam yemeği nin ağır yenmesinin de sabah açlığı nı tetiklediğini ileri sürüyor.
Teklifi..
“Kahvaltı yasak. Öğlen, mesela süt ya da portakal suyu, yumurta, biftek ve haşlanmış ya da taze sebzeler. Akşam hafif..”
Oysa, benim, Sevgili Doktorum Hasan İnsel’in tavsiyesi ile uyguladığım ve bir senede 15 kilo verip, senelerdir de muhafaza ettiğim bugünkü kiloma ulaşmamı ve kalmamı sağlayan rejimime bakın lütfen..
“Obezliği tetikleyen açlık duygusudur. Asla açlık hissetmeyeceksin” demişti bana İnsel Hocam. Bu köşede uzun uzun yazdım yıllar önce.. Onun üzerine kurdum.
Sabah, iki dilim kızarmış ekmek üzerine krem peynir. Bir kaç zeytin ve kahve.
Saat 11 gibi, yarım elma veya dengi taze meyve. Mevsimine göre muz, çilek, kivi de olabilir.
Öğle yemeği ister istemez hafif oluyor o zaman.. Annelerimizin “Yemekten önce abur cubur yemeyin, İştahınız kaçar” uyarılarını hatırlayın. Bu ara öğün, hem açlık hissimi giderip sofraya aç kurt gibi oturmamı önlüyor, hem de bol vitamin sağlıyor. Yarım elma, sağlık alma..
Saat 17.00 gibi, bu defa bir çay tabağı dolusu kuru yemiş ve bir minik bardak nar suyu..
..Ve gene açlık hissi duymadan ve iştahı kaçmış oturduğum akşam yemeği..
Gece saat onda, artık ne varsa gene ağıza bir kaç şey atma ve 23.00’te yatağa girme..
İstisnalar..
Cumartesi ve pazar öğlenleri, aile ya da arkadaşlarla büyük, her şeyin olduğu brunch.. Hafta sonu kahvaltısı zaten bir aile geleneği bizde. Tüm ailenin bir arada sofraya oturduğu yegane öğündü onlar çocukluğumuzdan beri. O sofraya işte aç oturur ve ölçüsüz yeriz hep.. Aile bağlarımızı güçlendirip sağladığı ruhsal zenginlik her şeye değer.
Bir de, ara ara, gene ailecek bir araya gelir, mesela bir kutlama yaparsak, orada bir içki masası kurulur, bol mezesiyle.. Kadeh tokuşturmak için ben de bir tek rakı koyarım. Bire bir limon ekleyerek.. Nurlar içinde yatsın, Atilla Koryürek öğretmişti bana bu kokteyli. O sofrada da ölçü yoktur. Çünkü başka türlü, saatler sürmez..
Yaşımı 81 yapan
yıla girdik.. Beni yakından, ya da ekranlarda görüyorsunuz.. Ekrana, televizyon makyajı yapmadan, hatta pudra bile sürdürmeden çıkıyorum..
Kilomda, yüzümde bir fazlalık görüyor musunuz, yıllardır?.
Şimdi söyleyin bakalım, Dr. Mehmet Öz’e “Saçmalamış” deme hakkım var mı, yok mu?.