Sabah

Normal değiliz!

-

İLK yarı bittiğinde Ersun Yanal’ın “kale

ye gidemeyen takım” yaptığı konusunda hemfikirdi­k. Dört ön libero ile oynaması bir yana, takımın taşlarıyla da oynadı. Kruse’yi sola, Tolga’yı sağa alıp, Ozan Tufan’ı forvet arkasında deniyordu. Olmadı elbette.

Rodrigues hamlesiyle oyuna hareket geldi. Peş peşe ofsaytlar da peşinden. Gaziantep biraz önde oynamak isterken, çizgi defansıyla tuzağa düşürdü birçok atağı. Ama riskli taktik, Fenerbahçe’nin kaçan diğer pozisyonla­rını da üretti; o ayrı…

Ozan Tufan- Gustavo ikilisinin, Emresiz dönemdeki verimi yüksekti. Hem Emre, hem Kruse’yi tahtada ilk on bire yazdığınız­da, Tolga Ciğerci de kaçınılmaz oluyor. “Neden?” diye sormayın, koşu açığını kapatmak için, o tempoya ihtiyacını­z var. Daha “yaratıcı” oyuncular ile, daha çabuk sonuca gitmek istedi belki de Ersun Hoca. Ama takım DNA’sı açıklardan gelmeye programlı. İsla’nın orta ayarı bozulmuş, Dirar elinden geldiği kadar sol bek. Belki tahtaya yazdığınız­da uygun geliyor ama sahada işler yürümüyor böyle.

Kruse’nin golü rahatlattı Fenerbahçe’yi. Alman oyuncu kötü izler bıraktığı ilk periyodun ardından, daha istekli sahadaydı. Üstündeki baskıyı atması için bu gole de çok ihtiyacı vardı. Birden bire maç bitti sandılar.

Deplasmand­a, üstelik öndeyken kontradan pozisyonla­r vermesi mantıksız esasında. Üstelik Emre ve Gustavo gibi iki tecrübe abidesi de orta sahayı yönetiyor. Gol pozisyonu olmayan bir durumda Muriqi kolunu kullanıyor, sarı kart görüyor, cezalı oluyor. Kaleci Altay yakında arkadaşı varken, kalesine 40 metre mesafedeyk­en topu taca vuruyor. Sonra Ersun Yanal’a kızıyoruz veya Fenerbahçe’nin oyun düzenini konuşuyoru­z. Ya biz normal değiliz, ya da normallik hükmünü kaybetti.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye