Sabah

E-Muhtıra ve Başbuğ

-

Sivil siyaset açısından en çok korkulan şey, darbelere karşı çıkmak, askerle karşı karşıya gelmekti. 60 askeri darbesinin yarattığı derin bir travmaydı bu. O günden sonra ne zaman askerler sivillere müdahale etse, sivillerin kimyası değişi yor, sesleri çıkmıyordu. Darbe korkusu toplumun iliklerine kadar sinmişti.

12 Eylül bu korku yüzünden silindir gibi geçti toplumun üzerinden.

28 Şubat o korkuya postmodern bir kılıf giydirdi, 27 Nisan e-muhtıra ise o korkuyu sanal ortama taşıdı.

Son 60 yıllık darbeler tarihinde siyaset ve toplum darbelere karşı az çok direndi ama hiçbir zaman o korkuyu yenemedi. Bu açıdan ilk anlamlı hamle 27 Nisan e-muhtıraya karşı yapıldı. Sonra 12 Eylül, 28 Şubat gibi darbelerle ilgili yargı süreci başlatıldı. Ama iliklerimi­ze kadar işleyen o darbe korkusu hiç gitmedi. Nereye kadar? O destansı 15 Temmuz gecesine kadar... O gün Türkiye, darbelerin yarattığı korku duvarını yıktı ve yeni bir yolculuğa çıktı.

Önceki gün Meclis, rahmetli Menderes ve arkadaşlar­ını idama götüren ve tarihe bir kara leke olarak geçen 60 darbesinin hukuki dayanaklar­ını yok hükmünde sayan bir karar aldı. Bu tarihi bir karardı.

Aynı zaman diliminde 28 Şubat postmodern darbeyle ilgili İstinaf Mahkemesi kararı da açıklandı. Karara göre darbeciler arasında yer alan ve aralarında Çevik Bir, Çetin Doğan, Erol Özkasnak ve YÖK Başkanı Kemal Gürüz gibi güçlü isimlerin olduğu 17 kişi müebbet hapse mahkum edildi.

Bu tabloya 12 Eylül darbeciler­ini de ekleyin. Öyle veya böyle onlar da yargılandı. Hem de sol ve CHP’nin onların yargılanma­sının önünü açan 12 Eylül referandum­una karşı çıkmaların­a, FETÖ’cülerin süreci kendi lehlerine kullanmala­rına rağmen, Türkiye geç de olsa o darbeciler­i yargılamay­ı bildi.

Şimdi dönüp bugün bakalım. Önümüzde böyle bir tablo var ve bu tablo AK Parti’nin 18 yıllık iktidarını­n başarısı. Bu dönemde darbelerin izleri siliniyor, darbeciler yargılanıy­or, onların koyduğu yasalar kaldırılıy­or ve vesayet üreten kurumları yeniden yapılandır­ılıyor.

Peki, son 60 yılda bütün bu darbelere destek veren, vesayet sisteminin sürmesi için siyaset yapanlar ne yapıyor?

Sivil iktidarı “Faşist” diye suçlamakta­n öte bir şey yapmıyorla­r.

Bu arada şunu sorgulamay­ı da “darbe karşıtlığı” sanıyorlar; “1isan e muh tırayla neden hesaplaşıl­mıyor?”

Bunu yapanlarda­n biri de İstanbul Baro Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu. Bir televizyon programınd­a o soruyu sorunca kulaklarım­a inanamadım. Yargının en önemli ayağı, İstanbul Barosu’nun Başkanı 27 Nisan E-Muhtıra ile ilgili bir davanın açılıp açılmadığı­nı bilmiyor. Gerçekten şaşırtıcı, eğer bu konuda dönemin Genelkurma­y Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ifadesinin bile alındığını bilmiyorsa çok ayıp, bildiği halde saklıyorsa ayıptan öte utanç verici.

Eninde sonunda o dava da sonuçlanac­ak. Ama soruşturma­nın sadece “2 muh tırayı ben yazdım” diyen Büyükanıt’la sınırlı kalmaması gerekiyor. O dönemin kuvvet komutanlar­ı o muhtıraya katkı verdi mi, vermedi mi? FETÖ’nün siyasi ayağının izi Meclis’e kadar sürülüyors­a, darbelerin izi de kuvvet komutanlar­ına kadar sürülmeli. Örneğin daha sonra Genelkurma­y Başkanı olan İlker Başbuğ, o muhtırayla ilgili ne düşünüyor, üstleniyor mu?

“, 7ürk siyasi tarihinin dönüm noktasıdır, kavşağıdır, kırılma noktasıdır” diyen Başbuğ, bu tarihi kırılma içinde e-muhtırayı nereye koyuyor?

 ??  ?? MDKPXW gVÜR
MDKPXW gVÜR

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye