Macron Libya satrancına oturacak bir oyuncu değil
Korona pandemisi birkaç aydır hepimizin geleceğini ilgilendiren hayati dış gündemlerimizi unutturmayı başardı. Türkiye’nin .uzey Suriye’deki terörle mücadele ve insani yardım amaçlı askeri varlığı, Libya ve Doğu Akdeniz’deki sonuç veren başarılı dip lomatik hamleleri konuşulmaz olmuştu.
Tabii kamuoyunun ve medyanın ilgisi dağılmış olsa da iktidar pandemi sürecinde bu alanlarda tam saha pres yapmayı sürdürdü.
Washington ve Moskova ile hassas bir dengede yürütülen ilişkiler sonucunda devam ediyor. Türkiye’ye yönelecek ve göç dalgasıyla sınır ötesinde mücadele ediliyor.
Libya’da, AB’nin ve BM’nin tanıdığı meşru hükümetle masada sağlanan mutabakat daha da ileri götürüldü. Türkiye, diplomasi literatürüne geçen stratejisi sayesinde, Akdeniz’deki pet rolden ve doğalgazdan daha çok pay alma hakkına sahip oldu.
Türkiye’nin aksine pandemiye hazırlıksız yakalanan ve ne yazık ki perişan olan Avrupa Birliği ülkeleri son günlerde biraz soluklanınca boşladıkları Akdeniz’e geri döndüler.
Son günlerde ardı ardına Türkiye’nin bölgedeki uluslararası hukuka ve diplomatik teamüllere uygun varlığında açık arıyorlar.
Bulamayınca da AB hukukunu bile çiğneyerek bürokratik ayak oyunlarına başvuruyorlar. Kararları kimseyi bağlamayan AB organlarından Türkiye’nin Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini kınayan bildirgeler çıkartıyorlar.
En önde gidenleri ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Öyle ki, Fransa Cumhurbaşkanı Türkiye’yi tehdit etmeye bile kalkıyor.
Anlaşılan o ki, daha önce de uluslararası toplumu beklemeden Libya’yı vuran ve bölgeyi kaosa sürükleyen eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin izinden gitmeye kararlı.
Ne var ki “çaylak” diye anılan Macron, Libya konusunda içeriden bile ciddi bir destek bulamıyor.
Fransız Devlet Radyosu Radio France’ın uluslararası yayın yöneticisi Jean-Marc Four’un, “uluslarara sı hukuk ve siyasi açıdan Fransa Türkiye’ye ders verecek konumda değil” şeklindeki sözleri Macron’un ükesinde ne kadar ciddiye alındığının net bir göstergesi.
Macron hedef küçültmeli ve kendine daha uygun bir masa seçmeli. Yoksa Erdoğan’ın karşısına oturmaya çalıştığı masada kaybedeceği tek şey Libya hayalleri olmayacak.