Suna Kıraç’ın ardından...
Adı Koç olan ilk dostum Vehbi Bey’di. Uzun sohbetlerimizde, beni ben yapan neler öğrendim.
İkinci kuşaktan Semahat Arsel’i İstanbul’a taşındıktan sonra beni eleştirim dolayısı ile ara yıp azarladığı, “Koç ailesine ait yazı, Koç ailesi ne sormadan yazılmaz” dediği için hiç sevme dim. Ertekin’in yakın dostu olmasına rağmen Rahmi Koç’la yıldızımız barışmadı. Sevgi Gönül ve eşi Doğan Gönül ise en yakın arkadaşlarım dı. O kadar ortak anımız vardı ki bu ikiliyle..
Suna Hanım’la fazla bir araya gelmedik. Eşi İnan Kıraç’la Kültür ve Sanat için çok şey yapmala rından mutlu oldum, destekle dim. Ama İnan Bey’in Galatasaray Kulübü üzerindeki, elini taşın altı na koymadan, perde arkasında kalarak “Liseci” oyunlara girmesi ne hep karşı çıktım. Bu yüzden de kardeşi Can Kıraç’ı çok sevmekle beraber, İnan cephesine uzak durdum.
20 yıl önce ALS hastası olmuştu Suna Hanım.. Basit dikkate değmez kaslardan baş layarak, sonunda insanı yürüyemez, konuşa maz hale getiren, ama düşünmesini önlemedi ği için durumu daha da zorlaştıran ve nihayet kalp kasını da yok etmesiyle son bulan bir has talıktır, ALS..
Ölümü üzerine çok şey yazıldı.. En anlamlısı ve özelini Milliyet’te Özay
Kardeşim (Şendir) yazdı..
“Yazmış olmak için iki satır karalamak” yerine, Özay’ın yazı sını nakletmeye karar verdim.
★★★ Ben Şubat 2000’de hastaneye kal dırıldığı zamanla hatırlayacağım Suna Kıraç’ı.
Makineye bağlanmamak için direnen ve kimsenin ikna edemediği bir kadın portresi dir o anlarda.
Sonra, o zaman 13 yaşında olan kızı İpek Kıraç alınır yoğun bakım alanına. Şöyle seslenir İpek Kıraç:
“Beni evlat olarak aldığın da anne olmaya karar verdin. Kararının arkasında dur. Beni yal nız bırakma. Anneme çok ihtiya cım var. Lütfen, bunu benim için yapacak mısın?”
Suna Kıraç’ın ağzından tek bir kelime çıkar: “Tamam.”
İş dünyasında, sanat hayatında, eğitimde çok şey başarmış bir insa nın ardından yazacak sayısız hikâ ye bulunabilir.
Bana göre en güzeli, en saygı uyandıranı, insanı en fazla etkileyeni, 20 yıl önceki bu anın hikâyesi.