Sabah

Latin Sözleri

-

Son iki pazar sizlere “Adalet Mülkün Temelidir” başlığı altında iki öykü anlattım. Biri onlardan.. Viyana’daki değirmenci ile kralın “Berlin’de hakimler var” sözünü simge yapan gerçek hikayesi..

İkincisi bizden.. Dünya tarihinde dendiği zaman adı geçen

sözünü simge yapan halifemizi­n kimlik, kişilik ve adalet anlayışını anlatan, meşhur “Ben Nurşirevan’dan daha az adil değilim” öyküsü..

İkisi de “adalet” tam da ülke gündeminde olduğu için büyük ilgi gördü.

Ne varki adalet bugün hâlâ gündemimiz­de..

Aslında Anayasa Mahkemesi’nin kararını uygulamaya­n bir Ağır Ceza Mahkemesi’ni tartışıyor olmalıydık ama, yaptığının ve yazdığının farkında olmayan bir Anayasa Mahkemesi üyesinin nereye çeksen uzayacak tweeti gerçek gündemi değiştirdi. Ağır

Hz. Ömer arkadaşlar­ıyla sohbet ederken, huzura üç genç girdi. İkisi öne çıkıp dedi ki:

- Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyors­a lütfen yerine getirin ki, Adalet yerini bulsun.

Hz. Ömer suçlanan gence dönerek, “Söyledikle­ri doğru mu” diye sordu. Suçlanan genç “Evet, doğru” dedi.. Hz. Ömer “Anlat bakalım nasıl oldu” diye sordu.

Suçlanan genç anlattı..

“Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım, ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi bu arkadaşlar­ın bulunduğu yere getirdi. Affedersin­iz hayvanları­mın arasında bir güzel atım var ki gören bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşlar­ın bahçesinde­n meyve koparmasın­a engel olamadım. Arkadaşlar­ın babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Bu durum bana ağır geldi.. Ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, buraya getirdi.”

Hz. Ömer, “Söyleyecek bir şey yok” dedi. “Madem suçunu da kabul ettin, cezan idam...”

Suçlu delikanlı “Efendim bir özrüm var” dedi.. “Ben memleketin­de zengin bir insanım. Babam bana epeyce altın akçe bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün için de yerime birini kefil bırakabili­rim.” Hz. Ömer merakla sordu..

“Sen buranın yabancısı bir

nerdeyse..

Bir gün hepimize lazım olabilecek Adalet, hele bir avuç sosyal medya trolünün, başta Hürriyet olmak üzere medya genelinde baş tacı yapılması ve Anayasa Mahkemesi’nden bile daha etkili hale getirilmes­iyle, büyük yara aldı.

Yazılar “tık” uğruna yazılıyor. “Adalet” için değil.

Gazeteler “tık” için çıkıyor. “Adalet” için değil..

O zaman “Adalet Mülkün Temelidir” konusuna ve sadece İslam’da değil, dünyada adalet timsali Hazreti Ömer’in öykü lerine devam ediyoruz, bu pazar da... Birkaç öykü derledim. Artık sığdığı kadar..

İgençsin. Senin yerine idam cezasına kim kefil olur ki?”

Genç adam etrafa baktı, birini gösterdi..

“Bu zat benim yerime kalır.”

Gösterdiği, Peygamberi­mizin en iyi arkadaşlar­ından, Amr İbni As’tı.

Hz. Ömer “Ey Amr, delikanlıy­ı duydun” dedi.

“Evet, ben kefilim” dedi Amr İbni As ve genç adam serbest bırakıldı.

Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzereydi, ama gençten bir haber yoktu.

Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceğ­i, dolayısıyl­a Amr İbni As’a verilecek idam cezası yerine maktulün diyetini ödemeyi teklif ettiler. Ama gençler razı olmadı, “Babamızın kanı yerde kalamaz” dediler.

Hz. Ömer kendisine merakla bakan Medinelile­re döndü ve “Kefil babam olsa fark etmez” dedi. “Ceza infaz edilecekti­r.”

Amr İbni As da dimdik durdu..

“Biz de sözümüzün arkasında yız.”

Bu arada kalabalıkt­a bir dalgalanma oldu. Genç kalabalığı yararak geldi. Diz çöktü.

Hz. Ömer “Delikanlı, gelmesen hayatın kurtulacak­tı, neden gel din” diye sordu.

Genç doğruldu “Ahde vefasızlık etti, demeyesini­z diye geldim” dedi.

Bir Şam yolculuğun­da, Hz. Ömer ile kölesi beraberler­indeki tek deveye nöbetleşe biniyorlar­dı. Şehre girerken sıra köleye gelince, Halife devesinden indi. Kölesini bindirdi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabıla­rını çıkarıp dereden geçti. Uzaktan bakan; deveye binmiş köleyi halife, devenin yularını çeken Hz. Ömer’i de köle zannederdi.

Bunu gören ordu komutanı Ebu Ubeyde bin Cerrâh dedi ki: “Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanla­rın halifesini görmek için toplandıla­r. Size bakıyorlar. Bu yaptığınız­ı nasıl izah edebilir siniz? Sizi köle zannedecek­ler, küçümseyec­ekler.”

Hz. Ömer buyurdu ki:

“Ey Ebu Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şere fini, deveye binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sana caklar. Biz daha önce fakir ve hakir bir kavimdik. Allah bizi Müslümanlı­kla şereflendi­rdi. ran Seferi, Hazreti Ömer’in hilâfeti zamanında yapılmış ve bol miktarda ganimet elde edilmişti. Ganimetler arasında kıymetli kumaşlar da vardı. Harpten dönüldükte­n sonra ganimetler ashap arasında dağıtılmış ve herkes hissesine düşeni almıştı.

Hazreti Ömer, kendisinin­ki ile oğlu Abdullah’ın kumaş hissesini birleştire­rek üzerine bir elbise diktirdi.

Bir cuma günü üzerindeki yeni elbisesiyl­e hutbeye çıkıp “Ey müminler beni dinleyin ve bana itaat edin” diye seslendiği zaman, ashaptan biri ayağa kalktı..

“Üzerindeki elbisenin hesa bını vermedikçe seni din lemiyor ve sana itaat da etmiyoruz. Çünkü gani metten bizlere düşenle bir elbi

se yapmak

★★★

Halife Hz. Ömer, başka bir zaman yine Şam’a gidiyordu. Şam’da veba hastalığı olduğu işitildi. Halife haber üzerine; “Şehre girmeyelim” dedi.

Sonra Abdurrahmâ­n bin Avf’ı çağırıp sordu:

“Sen ne dersin?”

Abdurrahma­n bin Avf “Resûlullah’tan işittim. ‘Veba olan yere girmeyiniz ve veba olan bir yerden, başka yerlere gitmeyiniz, oradan kaçmayınız’ demişti bir defasında” dedi.

Halife “Hamdolsun, benim sözüm, Resulullah’ın sözüne uygun oldu” deyip, Şam’a girmedi.

Böylece ilk defa karantina uygulaması yapıldı. Veba bulunan yerden dışarı çıkmanın yasak edilmesine sebep de insancıldı.

“Sağlam olanlar çıkıp gider se, hastalara bakacak kimse

kalmaz, helâk olurlar.”

Hz. Ömer, devlet başkanı seçildiğin­de, Hz. Ebu Bekir kadar ücret alıyordu. Daha sonra, Hz. Ömer’in, geçim sıkıntısın­a düştüğünü gören yakınları toplanıp, durumu görüştü

ler. imkânsızdı. Sen nasıl oluyor da kendine bir elbiseye yetecek kumaş alabiliyor­sun” dedi.

Hazreti Ömer, oğlu Abdullah’a “Ey Ömer’in oğlu kalk cevap ver” dedi. Abdullah bin Ömer, ayağa kalktı: “Allah’a yemin ederim ki, baba mın üzerindeki kumaşın yarı sı benim hisseme düşen kumaştır. Babam ikimizinki­ni birleştird­ikten sonra elbise yaptı” dedi.

Hazreti Ömer’in oğlunu dinleyen tekrar ayağa kalktı ve “Ya Ömer, şimdi konuş. Hem seni dinli yor ve hem de itaat ediyoruz” dedi.

Hazreti Ömer, ancak ondan sonra hutbesini okumaya başladı.

Hz. Ömer bu defa Amr İbni As’a sordu..

“Ey Amr, sen bu delikanlıy­ı ilk defa görmüştün, nasıl oldu onun yerine idama kefil oldun.”

Amr İbni As da vakarla cevap verdi.. “Bu kadar insanın içinden beni seçti!. ‘İnsanlık öldü mü’ dedirt memek için kabul ettim!.”

Hz. Ömer “idam” işaretini verecekken gençler Halife’nin önüne geldiler ve dediler ki..

“Biz davamızdan vazgeçiyor­uz.” Hz. Ömer, “Ne oldu, biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz. Şimdi neden aniden caydınız” diye sordu.

Gençler de cevap verdiler.. “Merhametli insan kalmadı, demeyesini­z diye.”

Bundan başka şeref ararsak, Allah bizi her şeyden aşağı eder.”

Bu şekilde şehre girdiler.

Gerçekten bu hareketi, onun şerefini küçültmedi, aksine büyüttü.

★★★

¦&QEGPFQãFKU­EKVWT § “Öğreterek öğrenilir!

Seneca

Zübeyr bin Avvam, “Maaşını arttıra lım ama kendisinde­n de izin ala lım” fikrini ortaya attı.

Hz. Ali “Bu teklifi kabul edeceği ni zannetmiyo­rum. İnşallah kabul eder. Gidip teklifi bildirelim” dedi.

Hz. Osman söz alıp “Ömer’in hak ve adalette ne kadar ödün ver mez olduğunu hepimiz biliyo ruz. Bu teklifi biz yapmayalım. Kıramayaca­ğı birine söyletelim. Kızı Hafsa götürsün” dedi.

Hafsa, babasına teklifi bildirince, Hz. Ömer çok kızdı. Sonra Hafsa’ya sordu:

“- Sen Resûlullah’ın evinde iken, Allah’ın Resulünün giydiği en kıymetli elbise neydi?”

“- İki tane renkli elbisesi vardı. Elçileri onlarla karşılar, cuma hutbelerin­i bunlarla okurdu.”

“- Peki, yediği en iyi yemek neydi?”

“- Yediğimiz ekmek, arpa ekmeği idi.”

“- Senin yanında kaldığı zamanlar, yerde yaygı olarak kul landığınız en geniş, en rahat yaygı neydi?”

“- Kaba kumaştan yapılmış bir örtümüz vardı. Yazın dörde katlar, altımıza yayardık. Kış gelince de, yarısını altımıza yayar, yarısını da üstümüze örterdik.”

Hz. Ömer kızına şöyle dedi, sonunda:

“- Ey Hafsa, seni bana yollayanla­ra söyle! Resûlullah efendimiz kendi sine yetecek miktarını tespit eder, fazlasını ihtiyaç sahiplerin­e verir di. Kalanı ile yetinirdi. Vallahi ben de kendime yetecek olanını tespit ettim. Artanını ihtiyaç sahiplerin­e vereceğim. Ve bununla yetineceği­m. Resûlullah efendimiz, ben ve Hz. Ebu Bekir, ayni yolu takip eden üç kişi gibi yiz. Onlardan ilki nasibini aldı ve yolun sonuna vardı. Diğeri de aynı yolu takip etti ve ona kavuştu. Sonra üçüncüsü yola koyuldu. Eğer o da öncekileri­n takip ettiği yolu takip eder, onlar gibi yaşarsa, onlara kavuşur ve onlarla beraber olur. Eğer öncekileri­n yolunu takip etmezse, başka yoldan giderse,

onlarla buluşamaz.

e-mail: hincal.uluc@sabah.com.tr, Telefon: (212) 354 48 13, Faks: (212) 354 48 91, SMS: HU yaz 4122’ye gönder, (1.60 TL) MH: 444 88 81 facebook.com/Hincaluluc.sabah

 ??  ?? “adalet”
“Hazreti Ömer’in
Adaleti”
Hıncal ULUd
Cezayı değil, Anayasa Mahkemesi’ni tartışır olduk
“adalet” “Hazreti Ömer’in Adaleti” Hıncal ULUd Cezayı değil, Anayasa Mahkemesi’ni tartışır olduk

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye