17. YÜZYILDA FRANSA ILE OSMANLI ARASINDA ISKEMLE KRIZI ÇIKMIŞTI
Fransa’nın çıkardığı problemler bitmiyor. Dün de böyleydi. Fransa müttefikimiz olmasına ve Osmanlı desteğiyle ayakta durmasına rağmen devamlı Osmanlı’yı arkadan vurmuştu. İki devlet arasındaki en ilginç kriz ise 17. yüzyılda yaşanmış ve sadrazamdan daha a
Fransız elçisi daha İstanbul’a girerken ortalığı karıştırmıştı. Osmanlı döneminde İstanbul’a gelen elçiler şehre deniz yoluyla girmeleri hâlinde Sarayburnu’nda gemilerinden selam topları atılmak zorundaydı. Fransa Elçisi Marki de Nointel’in 1670’te İstanbul’a gemiyle girişinde ise bu ihmal edildi ve büyük karışıklıklara sebep oldu. Marki de Nointel, IV. Mehmed Edirne’de olduğu için Topkapı Sarayı önünden geçerken topla selam atışı yaptırmadı. Durumu haber alan şehir halkı sokaklara dökülerek, elçiyi protesto etti. Araya kolluk güçlerinin girmesiyle tepkiler daha fazla büyümeden yatıştırıldı. Albert Vandal’ın Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanacak olan “Marquis de Nointel’in Seyahatleri” isimli eserde Nointel’in elçiliği teferruatlı olarak anlatılır.
GELİRKEN KRİZ ÇIKARDI
Marki de Nointel’in bu hareketi bir kış günü Edirne’ye doğru yollara düşmesine ve orada Sadrazam Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından oldukça soğuk karşılanmasına sebep oldu. Sadrazam, Fransa Kralı 14. Louis için “Kralınız kudretli bir hükümdar olabilir fakat kılıcı daha pek yeni”, “Nasıl olur da bu kadar büyük bir hükümdar bu derece adî tüccarlarla ilgilenir?” gibi aşağılayıcı ifadeler kullandı. Fransız Elçisi ise bu sözleri sineye çekmek zorunda kaldı.
Marki de Nointel için en sıkıntılı günler Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı dönemindeki günlerdi. Mustafa Paşa, selefi Fazıl Ahmed Paşa’ya göre daha sertti. 2 Mayıs 1676’da Marki de Nointel sadrazam tayin edilmesini tebrik etmek üzere Merzifonlu ile görüşmeye gitti, ancak daha Divân-ı Hümâyun’a girmeden itiş kakışlar başladı. Bunlar sonra yaşanacakların bir habercisi gibiydi. Marki de Nointel, durumu raporunda şöyle anlatır: “Sadrazamın dairesine çıktım ve salona gitmek üzere epeyce dar dehlizlerden geçerken, beni tanımıyor gibi görünen veya kabul salonuna girmek için fazla tahalluk gösteren bir kısım Türkler’e çarparak onları bertaraf ettim; bunlar eğer duvarlara tutunmasaydılar yere düşebilirlerdi; onlar benim bu tarzdaki hareketimi, sanki mecburlarmışçasına, büyük bir müsamaha ile karşıladılar. Tercüman Mavrokordato’nun ise, benim Türklere karşı olan haklı nefretimi herhangi bir şekilde hafifletmek istediğini bildiğimden onu kolundan tutarak durdurdum, zorla geri çekildi ve bu suretle Sadrazamın beni kabul edeceği yere girdim”.
ELÇİYE TAVIR
Fransız Elçisi içeriye girmesine rağmen sadrazam henüz gelmemişti. Elçinin içeri alınmasını bekliyordu. Marki de Nointel oturtulacağı sedirin önüne getirildi ve bundan sonra tartışmalar başladı. Çünkü halılarla örtülmüş sedirin, Osmanlı teşrifatında büyük bir yeri vardı. Âdetlere göre ortaelçiler ve büyükelçiler burada otururlardı. Yalnız birinciler ta uçta yahut köşelerden birinin içinde, büyükelçiler de sadrazama oldukça yakın bir yerde, aynı seviyede bulunan arkasız bir iskemle üstüne otururlardı. Onların sözlerini tercüme etmek vazifesini gören tercümanlar ise, diğer bütün hazır bulunanların arkasında olmak şartıyla bu yüksek yerin kenarında ve ayakta dururlardı. Fakat Marki de Nointel, kendisinin oturacağı iskemlenin sedir üzerine değil de aşağısında bir yere konulmuş olduğunu fark etti. Bunu kendisine yapılmış bir hakaret olarak yorumladı. Bu hareketle ona payesine uygun olmayan bir muamele yapılmış ayrıca sadrazamdan daha alçak bir seviyede tutulmuştu. Bunu gören Fransa elçisi sinirlendi ve kendisi oturacağı iskemleyi alarak sedirin üzerine koydu. Bu arada yüksek sesle sağa sola bağırıyordu. Sesler yan odada bekleyen Merzifonlu tarafından da işitildi ve sadrazam elçi yatışmadan içeri girmedi. Bu arada Tercüman Mavrokordato araya girdi ve elçiyi yatıştırmaya çalıştı, fakat tercümanın sözleri de bir sonuç vermedi. Marki de Nointel bağırmaya devam edince Mavrokordato, oturma şeklinin bizzat sadrazamın emri olduğunu söyledi. Elçi de bunun sadrazamı bağladığını, kendisini ilgilendirmediği cevabını verdi ve tartışmalar devam etti.
Tartışmanın teferruatına dair bir bilgi yok ancak daha o dönemden itibaren kulaktan kulağa bazı rivayetler anlatılagelmiştir. Bunlardan birine göre Marki de Nointel iskemleyi sedirin üzerine koyduğunda oradaki çavuşlardan biri elçinin üzerine atılmış ve elçiyle birlikte iskemleyi yere fırlatmıştır. Başka bir rivayete göre ise kendisini bu kadar şiddetle sinirlendiren bu vaziyet karşısında elçilik sarayına dönmek üzere orayı kendi isteğiyle terketmiş ve sözde, huzura haysiyet kırıcı şartlar altında kabul edilmekten ise bundan vazgeçtiğini söyleyip, maiyetiyle birlikte, çıkıp gitti.
AŞAĞILANMAYI KABUL ETTİ
Marki de Nointel ile Merzifonlu arasındaki iskemle tartışması daha sonraki günlerde de devam etti. Fakat elçi bu arada ciddi mali sıkıntılar içindeydi ve muhaliflerinin kendisiyle ilgili şikâyetleri her geçen gün nüfuzunu biraz daha azaltıyordu. Bu yüzden sadrazamla tartışmasını daha fazla uzatması beklenemezdi. Nointel aracılarla sadrazamdan daha alçakta oturmayı kabul ettiğini Merzifonlu’ya iletti ve böylece problem çözüldü. Elçi, sadrazam tarafından, kendisinden daha alçak bir yere oturtularak kabul edildi. Güneş Kral diye anılan Fransa Kralı’nın elçisi çaresizliğinden Osmanlı yönetimi karşısında aşağılanmayı kabul etmişti.