Ekonomi-politik ve de alafortanfonik
Sayın Kılıçdaroğlu sık sık konuşur, çoğu zaman boş konuşur. Kimi zaman da dolu konuşur gibi yapar ama eşeleyince onun da boş olduğu görülür.
Yüz kızartıcı yalanlar ayrı...
CHP’li bir grup akademisyen, satma yacak ve okunmayacak bir dergi çıkarma ya hazırlanıyormuş, hani Ecevit’in baskı dönemlerinde çıkardığı dolu gibi görünen boş dergiler gibi... Buram buram “yarıaydın” kokan dergiler...
Kambersiz düğün olmaz, Kılıçdaroğlu’ndan demeç almışlar.
E orada iktidara çatmakla yetinmek olmaz, meydan nutku ya da parti grup top lantısı değil ki bu, “dişe dokunur” laflar edeceksin.
“Teoriye” katkıda bulunacaksın ki kalı cı gibi görünsün.
O da göstermiş.
“Tüm demokratlar biraraya gelmeli” diyor.
Evet, özellikle darbe gecelerinde eve sak lanıp gelişmeleri ve cumhurbaşkanının ölü münü beklemeye koyulmamalılar...
Kılıçdaroğlu ayrıca “sosyaldemokrasi için temel ilkeler getirilmeli” diyor.
Demek ki yokmuş bunun temel ilkeleri... Olsaydı getirmek istemezdi...
İlke olmadığı için ayrılıkçılara göz kırp mak da “mubah” sayılıyor olmalı, terörist lerle kol kola girmek de, parti içindeki sapık lara göz yummak da, skandalları örtbas etmek de.
“Demokrasi bütün ülkelerin ortak sorunu olmalı” demiş.
Bunu Çin ve Kuzey Kore yetkililerine söylesin, bakalım nasıl bir tepki alacaktır.
★★★
Al gözüm seyreyle, dergimiz sayın genel başkanımızın hiçbir yerde yayınlanmamış “özgün” düşünceleriyle bayinizde! (Kaç satacağını bana da bildirin.)
Kılıçdaroğlu sonra da vermek istediği asıl “meşaza” geliyor:
“Sosyalizmle kapitalizm arasında bir ekonomik yapılanma gerekiyor”...
Öyle bir yapılanma yok ama hazret bunu sosyaldemokrasi sanıyor: “İşte biz buna sosyaldemokrasi diyoruz.”
Siz diyor olabilirsiniz ama kimse demi yor.
Sosyaldemokrasi, kapitalizmle komü nizm arasında bir üçüncü yol değildir.
Kapitalizmin “yumuşatılmış” ve köpü ğü alınmış şeklidir.
Burada sınıf çatışmaları gevşetilir, çalışan sınıfa daha fazla haklar tanınır.
Böylece “kaka ideolojilere” sapmala rı önlenir.
Vahşi kapitalizm, artık belli bir doygun luk düzeyine eriştiği için refahtan işçiye de pay vermektedir.
Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayıp da dellenenler, kaybedebilecekle ri buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon ve hatta arabaya sahip olunca durulurlar...
★★★
Ne var ki, sosyaldemokrasi, “gelişmekte olan” ülkelerde değil, belli bir gelişmiş lik düzeyine ulaşmış ileri ülkelerde geçerlidir. Refahın artışı değil, refahın paylaşımı mese lesidir bu.
Türkiye değil yani, İsveç.
Birtakım çokbilmişler bunu altmışlı yıllar da “İsveç sosyalizmi” diye pazarlamaya çalışırlardı, hiçbirimiz de yemezdik.
Fakat İsveç’te de fazla yürümedi.
Çünkü “verimlilik” düştü, ekonominin çarkları yavaşladı. Vazgeçtiler.
Çalışırsa ayda 900 Kron, çalışmazsa sigortadan 800 Kron alan işçi, çalışmamayı tercih ediyordu!
En azından bizim Türkler böyle yapıyor lardı...
★★★
Türkiye gibi, sınıf değiştirme kanalları nın daraldığı ama bütün olumsuz gelişmele re rağmen hala açık olduğu, işini bırakacak her çalışana karşılık en az otuz kişinin sıra da beklediği, lumpenlerin talana yumuldu ğu kuralsız bir ülkede, sıkıya gelmeyi kimse nin sevmediği bir ülkede sosyaldemokrasi sökmez.
Sendika söküyor mu? Grev söküyor mu?
Öyle olmasaydı solcular iktidara gelirler di yahu!