Kimse şampiyon olmak istemiyor!..
Kümede kalma mücadelesi verenleri bir kenara bıraktık, şampiyonluk mücadelesine bakıyoruz, salı akşamı bizim evde..
İki televizyon var.. Biri mutfakta, biri salonda..
İçerdekini Caner kardeşime bıraktık.. Orda Beşiktaş maçını rahat rahat izlesin diye.. Beşiktaş gol atarsa Caner’in “Gol” haykırışını komşular bile duyar nasılsa, hemen tıklar, tekrarı yakalarız. Biz Can Çobanoğlu kardeşimle salonda, Galatasaray, Fener maçları arasında dönüyoruz.
Fener yenik duruma düşüp Galatasaray öne geçince, 1-1 devam eden Beşiktaş maçı çok ilginçleşti. Başladık biz de üçlü dönmeye..
..Ve tüm maçlar bitip, Can ve Caner veda ederken “Bu gece kimse şampiyon olmak istemiyordu sanki” dedim..
Beşiktaş istemiyordu.. İlk yarıyı hızlı ve hırslı oynayan Karagümrük 1-0 önde bitirmiş, Beşiktaş 55’te 1-1’i yakalamıştı. Ama ortada futbol oynayan, gol arayan takım Karagümrük’tü. Maçtan hiçbir beklentisi olmayan Karagümrük..
75’te 10 kişi kaldılar.. “Tamam artık maç Beşiktaş’a döner” dedik.. Ne gezer.. Sahada oynayan tek takım vardı, hâlâ Karagümrük..
Beşiktaşlı futbolcuların maç başından beri devam eden sinirli halleri dakikalar geçtikçe daha da azmıştı.
O takımın her zaman en iyileri Ghezzal ve Rosier bile en kötü maçlarını oynuyorlardı. Beşiktaş aldığı her topu iki pas bile yapamadan kaybediyor, bekler ve stoperler şuursuzca ileri çıkıp ayni hızla geri dönemediklerinden gol pozisyonuna iki uzun topla hep bir kişi eksik Karagümrük giriyordu.
Sergen’in “Rakip on kişi..
Siniri bırakın. Sakin olun..
Ayağa oynayın, top kaybetmeyin, gol gelir” demesi yeterliydi. Demedi. Beşiktaş her geçen dakika ile daha da sinirlendi. Daha dağıttı. Sergen, Beşiktaş’ının o haline bakıp, elindeki bir puanın bile şampiyonluk için çok değerli olduğunu dahi hesaplayamadı. Vida’lar, Welinton’lar, N’Sakala ve Rosier’ler ilerde gezerken Karagümrük bir uzun topla galibiyet golünü adeta boş kaleye attı. Ötesinde daha da çıldırmış, daha da şaşkın bir Beşiktaş vardı. Hele Sergen.. Takım 2-1 mağlupken ve 1 puan bile altın değerindeyken, N’Koudou gibi Karagümrük sağ kanadını perişan eden ve gole en yaklaşan adamı oyundan almak, intihar etmek değilse neydi?.
Adeta “Ben şampiyon olmak istemiyorum” diyordu, Beşiktaş..
“Galatasaray gecenin işi en kolay takımı” demiştim, salı sabahı.. Küme düşmüş ve Süper Lig’de işi kalmamış, üstelik sahaya en iyi adamlarından da mahrum çıkan Denizli’yi kolay yeneceklerdi. Nitekim ilk yarıyı bol keseden bir de penaltı kaçırıp 2-0 önde bitirdikleri halde, her ihtimale karşı averajı düşüneceklerine, 2-0’ın rehavetine girdiler, bir de o Denizli’den gol yediler. Ta ki 85’inci dakikada Rodallega kendini attırana dek. Gene, biri bu defa tekrarlanan penaltıdan iki golü son iki dakikada attıklarında, genel averajda Beşiktaş’ın 2 gerisinde kaldılar. İkili averaj eşit olduğundan puanlar da 81’de eşitlendiğinden, Galatasaray’ın son hafta, Beşiktaş’tan 3 fazla golle kazanması gerekiyor, şimdi. Galatasaray’ın genel averajı 42, Beşiktaş’ınki 44’tü. Genel averaj da eşit olursa, Galatasaray’dan 10 gol fazla atan Beşiktaş “En çok gol atan” kuralı gereğince şampiyon olacak çünkü..
Ne var ki Fatih Terim, ne 3-1 önde olduğu Beşiktaş maçında bir gol daha atıp ikili averajı lehine çevirmeyi düşünmüştü, ne de küme düşmüş ve on kişi kalmış Denizli’ye daha da gol atmayı..
Yani aslında, Fatih Terim de şampiyon olmayı istemiyordu sanki..
Fenerbahçe’nin bu ligin ikinci yarısının en istikrarlı takımı Sivasspor’u yenmek için hiçbir özel hazırlık yapmadığı hemen başta belli oldu. Pozisyona giren de, kaçıran da Sivas’tı..
Fener medyasının öve öve bitiremediği Emre Belözoğlu’nun takımı, golü yedi, değişen bir şey yok.. İkinciyi yedi.. Gene aynen..
Gene uzatma dakikalarında bir gol attılar ama bu defa puan getirmedi, farkı 1’e indirdi ki, onun da bir işe yarayacağı yok..
Yani Ali Koç ve Emre Belözoğlu’nun Fener’i de şampiyonluk için hazırlanmamış ve oynamamıştı.
Fener de sanki şampiyonluğu istemez gibiydi..
Ertesi gün gazeteler işte “şampiyonluğu istemez” gibi oynayan bu üç takımın maçlarını “Süper Lig tarihinde görülmemiş bir mücadele” diye vermek için yarıştılar..
Spor değil, skor yazarı olduklarından, manşetlere oynanan ya da oynanmayan futbolu değil, puan cetvellerini çıkarmaktı işleri çünkü..