Bir nefis konser ve de film ki...
Pazartesi günü niyetim akşamüstü sinemaya gidip Kara Dul’u izlemek, sonra da dışarıda bir şeyler yemekti.. Ama pandemide iki sene evde oturmak ve tabii 2 yıl da yaşlanmak (80’den sonra 2 yıl yaşlanmak, 20’den 22’ye gelmekten çok farklı) beni iyice tembelleştirmiş.. Bahçe keyfim de iyi.. Evde kaldım.. İyi ki kalmışım..
Gerçekten çok ama çok iyi programlar yayınlamaya başlayan TRT 2’de önce nefis bir konser, sonra 1934 yapımı, harika bir sinema klasiği izledim..
Konser Münih Filarmoni’nindi. Eski Münih’teki Yürüyüş/Promenad Yolu’nda düzenlenmişti. İki yanında tarihi binalar bulunan uzun, dar bir yol..
Güneş inerken başladı.. Batarken devam etti. Gecenin karanlığında bitti. Zamanlama enfes..
Orkestrayı Valery *ergiev yönetiyordu. Tenor Juan Diego Florez de konuk.. İlk yarıda Florez muhteşem bir Nessun Dorma (Puccini/Tosca) söyledi.. En sevdiğim opera aryasıdır. “Uyku Yok” adlı şarkı, “Bu gece sabaha kadar uyku yok, çılgınca eğleneceğiz” der.. İtalyanlar, 1990’da ülkelerinde düzenledikleri Dünya Kupası’nı kazanacaklarından o kadar eminlerdi ki, Nessun Dorma’yı şampiyonanın resmi şarkısı seçmişlerdi. Pavarotti söylüyordu. Roma’daki finalden sonra bütün İtalya sokaklara fırlayacak ve sabaha kadar
“Nessun Dorma” koroları oluşturacak
tı...
“Vincero!.. Vincero / Zafer!.. Zafer!..” diye biten şarkıyla güneşi sokaklarda doğuracaklardı.
Ama, Maradona’lı Arjantin onların yolunu Napoli’deki maçta kesti.
Necdet Ağabeyimle (Çobanlı) o maç için Roma’dan inmiştik Güney’e. Napoli’ye.. Stada girince şaşkına döndüm.. Nerdeyse 360 derece Arjantinli idi, seyirciler..
Maradona yüzünden.. Maradona o sezon Napoli’de oynamış ve tam 69 sene sonra Napoli’ye yeniden Şampiyonluk Kupası getirmişti. Napoli halkı Maradona’ya tapıyordu..
Napoli, Arjantin olmuştu sanki..
İtalya elenince, Kuzey’de kıyamet koptu. “Roma’dan güneyinin İtalya sayılmaması”nı isteyenler, yazanlar bile
çıktı..
1990’da içlerinde kalan Nessun Dorma’yı İtalyanlar 2021 Temmuz’unda İngiltere’yi devirip Avrupa Şampiyonu olunca haykırdılar.. Orda değildim ama, o gece İtalya’nın sabaha dek uyumadığını adım gibi biliyorum..
Tenor Florez beni aldı nerelere götürdü anlayın..
İkinci yarıda ise
Rimsky Korsakov’un
Şehrazad’ıyla mest oldum.
Binbir Gece Masalları’ndan esinlenmiştir Korsakov burada..
Şehrazad sabah olunca kendisini idam edecek hükümdara masal anlatır ama bitirmez. Ertesi gece kaldığı yerden devam eder, bitirir, yeni masala başlar, güneş doğarken gene en heyecanlı yerinde bırakır.. 1001 gece sürer bu Sinbad’la başlayan masallar işte..
Korsakov’un bizim kulağımıza çok yakın “oriental” motiflerle işlediği bu müzik de en sevdiklerim arasındadır. Vaktin nasıl geçtiğini anlamadım.. Müzik de, Münih’te o tarihi dekor içindeki gece de muhteşemdi..
Konser bitti ama gece bitmedi.. TRT 2, sıraya bir sinema klasiği, 1934 yapımı “2f Human Bondage / İnsanın Esareti”
adlı filmi koymuştu. Ben dünyada yokken çekilen film, o zaman dünyada kıyametler koparmıştı.
Bette Davis senaryoyu okudu
ğu zaman “Bu rolü ben oynamalı
yım” demiş ve doğru 7 yıl sözleşme ile bağlı olduğu Warner Brothers’ın patronu :arner’e gidip izin istemiş, ama alamamıştı. Allem kallem izinsiz oynadı. Muhteşem de oynadı. Eleştirmenler onu 1935 En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ına aday gösterince Warner çok kızdı. Bütün Akademi üyelerine mektuplar yazarak Bette Davis’e oy vermemelerini istedi. Buna rağmen Bette Oscar’ı alamadı ama, aday seçildi.. O yıl alamadığı Oscar’ı da daha sonra 2 defa kazandı.
Filmin başrolünde, zamanında tüm kadınların hayran olduğu Leslie Howard vardı. Genç Bette’nin adı afişte altta ve ufak yazıyordu.
Senaryo, Somerset Maugham’ın ayni adlı eserinden alınmıştı.
Filmin, kendisine deli gibi (gibi fazla aslında) âşık erkek kahramanı parmağında oynatan rezil kadınında Bette gerçekten olağanüstüydü..
Beni kararımdan döndüren ve evde bırakan tembelliğime ve TRT 2’ye nasıl teşekkür ettim, bu muhteşem gece için.. Uykuya dalarken..