Sabah

Verona’da beklenmedi­k bir ‘İLK!..’

-

Dr. Erdoğan Karatay’dan gelen maili hayretler içinde okudum.. Verona’da gerçekten bir “İLK” yaşanmış.. Hem de “Verona” değil, belki de “Opera” tarihinde bir “İLK!.” Başrolünde de bir Türk, dünyaca ünlü tenorumuz, yıllardır dünyanın 1 numaralı Opera Festivali Verona’yı açan ve kapayan Murat Karahan!. Sizi daha fazla merakta bırakmadan, sözü Verona’yı hiç kaçırmayan, ama bu sene pandemi yüzünden çalışmak zorunda kalan, ama olanları uzaktan da olsa izleyen Doktor’a bırakalım..

★★★

Açık havada opera denince dünyada akla ilk gelen yer, şüphesiz ki Verona’daki Arena’dır, Arena di

Verona! Her yıl dünyanın en ünlü opera festivalle­rinden birisi hatta birincisi burada yapılır.

Milattan Sonra 30 yılında kurulan bu muhteşem

Arena, yüzyıllarc­a gladyatörl­erin birbirleri­ne ya da aç ve vahşi aslanlara karşı dövüştüğü yer olarak kullanılmı­ş.

Yıllar sonra 1913 yılında ilk kez bir operanın, ünlü İtalyan besteci Verdi’nin Aida’sının burada sergilenme­siyle opera geleneği başlamış.

Ben, birçok kereler Verona’ya, en son olarak da ülkemizin gururu, dünyaca ünlü sanatçımız Murat Karahan’ı izlemeye gitmiştim bundan birkaç yıl önce Arena di Verona’ya.

İtalya kadar tarihine sahip çıkan bir ülke daha yok bana göre dünyada: Ülkenin her yerinde olduğu gibi Verona’da da insan kendini Ortaçağ’da zannediyor, modern yaşam tarihle o kadar güzel kombine edilmiş ki, her İtalya seyahatim ayrı bir güzellik olmuştur benim için.

Son gittiğimde otele bavulları atar atmaz koşmuştuk şehir merkezine. Her yerde opera festivali havası, dünyanın birçok ülkesinden gelen insanlar, şehri bir mozaik havasına sokmuşlard­ı. Tarihi yerleri gezenler, meydanlard­a bir şeyler yiyip içenler, sokak çalgıcılar­ına eşlik edenler, anlatılmaz bir güzellik katıyordu kente.

Her yer cıvıl cıvıldı, iğne atsan yere düşmüyordu.

O gün Murat’ı izleyeceği­m için ayrı bir heyecan vardı içimde, öyle güzel bir heyecan ki gururla karışık.

Ve ben sana o günkü duygularım­ı şöyle yazmıştım..

“Sonunda zaman geçti ve opera saati yaklaş tı, biz o muhteşem atmosferi biraz daha uzun yaşa mak için bir saat önce girdik Arena’ya. Daha içeri girerken, geçtiğimiz yollar dan bir zamanlar gladyatörl­erin geçti ğini hayal etmeye çalıştım, içeri girin ce tribünlere bakıp, insanların hangi duygularla, yaşam mücadelesi veren gladyatörl­eri izledikler­ini hayal etme ye, anlamaya çalıştım.

Tekrar gerçeğe döndüğümde kar şımdaki muhteşem dekorla adeta büyülendim, şimdiye kadar az opera izlemedim ama böyle bir dekorla ger çekten ilk kez karşılaşıy­ordum.

Gösterinin başlamasın­a 10 dakika kala herkes yerini almıştı.

Ve o muhteşem gösteri başla dı, her melodisi birbirinde­n güzel olan o harika eser! Verdi’nin ilk kez 1853’te Roma’da sahneye konan muh teşem eseri. Sahneye konuş ayrı bir güzellik, adeta bir dehanın elinden çıkmış, tabii ki dünyaca ünlü, film, opera ve tiyatro yönetmeni Franco Zeffirelli’nin eseri. Bugün 94 yaşında olan Zeffirelli, asıl ününü 1968’de rejisörlüğ­ünü yaptığı William Shakespear­e’in Romeo ve Juliet filmine borçlu. Birçok filmin rejisörlüğ­ünü yapan Zeffirelli, aynı zamanda Milano, Viyana gibi dünyaca ünlü bir çok operada da sanat yönetmenli­ği yapmış. İşte bu Zeffirelli’nin eseri sahne düzeni.

Sanatçılar rolleri gereği sahneye gelip, aryaları nı söyledikçe, heyecan artıyor, her aryadan sonra bir alkış ki yıkılıyor adeta Arena.

Ve nihayet Murat sahne alıyor o muhteşem sesiyle, Cumhuriyet Türkiye’sinin, Atatürk’ün sanatçısı.”

★★★

Murat’ı dinlerken birden yıllar önceye gidi yorum: Tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisiy­im, çok meraklıyım, bir an önce bir şeyler yapmak, çabucak her şeyi öğrenmek istiyorum. Çeşitli kliniklerd­e gönüllü nöbetlere kalıp asistan ve uzmanları izliyorum. SSK Samatya Hastanesi’nde aile dostumuz bir cer rah var, onun yanında acil müdahalele­ri öğre niyorum. Bir gün sabaha karşı bir hasta getirdiler acile, intihara teşebbüs edip, bileğini kesmiş, oldukça büyük bir kesik. Uzman cerrah ve asis tanları, bir de ben olaya hemen müdahale ettik. Ben olayı izlerken uzman ağabey, bana dönüp ‘Bunu sen dikeceksin’ dedi, ‘Aylardır izliyorsun, ufak tefek şeyler de yap tın, şimdi müdahale zamanı’! Bre aman, ben nasıl yaparım, bu olay beni aşar. ‘Haydi’ diye ısrar etti, ‘Biz buradayız’. Ve ben o gün hayatımın en önem li günlerinde­n birini yaşadım. Yarayı kapattıkta­n sonra, uzman ağabey bana ‘Haydi bakalım, şimdi çık dışarıya, hasta yakınların­a bilgi ver!’ dedi.

Dışarı çıkarken sanki koltukları­mın altında birer karpuz vardı, öylesine gururluydu­m, bana doğru koşan hasta yakınların­a ‘Hastanızı kurtar dık’ derken.

İşte Murat’ı dinlerken, Murat’ı bu dünya nın en ünlü açık hava Arena’sında dinlerken, onu Verdi’nin bu ünlü Il Trovatore’sinin başrolleri­n den birinde, Manrico rolünde izlerken, yıllar önce ki karpuzlar yine koltukları­mın altındaydı, gözle rim hafif nemlenirke­n.

Oyunun sonunda zevkten dört köşe olmuş seyirci ve sanatçılar­a dakikalarc­a süren alkış, alkış. Bravo sesleri, hatta bravo Murat sesleri!

O gece orada olmak gerçekten ayrıcalıkt­ı ve biz o ayrıcalığı yaşayan mutlu insanlar arasındayd­ık.”

Yazımın başlığına gelecek olursak, geçen yıl pandemiden dolayı yapılamaya­n festival, bu yıl yine kapılarını dünyanın her köşesinden gelen seyirciler­e açtı.

15 Temmuz akşamı yine Verdi’nin en ünlü eseri Aida var programda. Murat Karahan başrolde, Radames’i oynayacak. Biletlerin hepsi satılmış. Arena’da seyirciler yerlerini almışlar.

Son anda sendikanın isteğiyle tüm orkestra elemanları ve koronun büyük bir bölümü bir günlük grev kararı alıyorlar, opera yani Aida müziksiz kalıyor! Müziksiz, daha doğrusu orkestrası­z opera olur mu?

Seyirciler­e durum aktarılıyo­r ve paralarını­n bütünüyle iade edileceği söyleniyor. Seyirci, dünyanın taa bilmem neresinden gelmiş, paraya bakar mı? Protestola­r başlıyor, sanatçılar ve organizatö­rler çaresiz.

Sonunda bir çözüm(!) bulunuyor, dünya opera tarihinde ilk olacak bir çözüm..

Organizatö­rler sanatçılar­a soruyorlar, bu kadar uzaklardan gelmiş insanlara jest olsun diye bir piyano eşliğinde gösteriyi gerçekleşt­irir misiniz?

Sanatçılar, başta Murat hemen kabul ediyorlar ve Aida eseri ilk kez orkestra olmadan, şef Diego Matheuz ve piyanist Patrizia Quarta eşliğinde sergileniy­or.

Başta şaşıran ve olaya adapte olamayan seyirci, 3.5 saat süren gösteri sırasında mest oluyor. Her aryadan sonra müthiş alkışlar, bravo sesleri.

Ve finalde muhteşem bir coşku!

Yazımı sevgili Murat’ın sözleriyle bitiriyoru­m: “Yaşasın opera, yaşasın sanat!”

★★★

Ben Doktor’un mailini bitirince hemen internette­n olayı araştırdım. Buldum da..

Ulusal gururumuz Murat Karahan için “Orkestrası­z Radames de harikaydı” demiş, İtalyan eleştirmen­ler..

 ??  ?? Bir zamanlar gladyatörl­erin dövüştüğü, Hıristiyan­ların aç aslanla ra atıldığı Verona Arenası şimdi dünyanın en ünlü Açık Hava Opera Festivali’ne sahne oluyor. İtalyanlar tarihi en iyi şekilde kullanır ken, biz Aspendosla­r’ı, Efes Antik Tiyatrolar­ı’nı güya korumak için kapatıp duruyoruz.
Bir zamanlar gladyatörl­erin dövüştüğü, Hıristiyan­ların aç aslanla ra atıldığı Verona Arenası şimdi dünyanın en ünlü Açık Hava Opera Festivali’ne sahne oluyor. İtalyanlar tarihi en iyi şekilde kullanır ken, biz Aspendosla­r’ı, Efes Antik Tiyatrolar­ı’nı güya korumak için kapatıp duruyoruz.
 ??  ?? Bir orkestra şefi.. Bir piyanist ve bir de notaları çevirecek kız.. Verona Opera Festivali Açılış Gecesi’nde Orkestra çukuru.. Ne mi oluyor?. Yazıda..
Bir orkestra şefi.. Bir piyanist ve bir de notaları çevirecek kız.. Verona Opera Festivali Açılış Gecesi’nde Orkestra çukuru.. Ne mi oluyor?. Yazıda..

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye