Mantık hak getire
Politikanın doğasında dün savunduğu na bugün karşı çıkmaktan, dün saydırdı ğınla bugün “ittifak” kurmaya kadar her şey var!
Yani, “başarılı” olma sevdasına veya “reel politik” belasına tutarsızlıklar, çelişkiler, tavizler hep olagelmiştir.
Bundan olsa gerek hiçbir zaman “politika ya” ısınamadım.
Lakin son zamanlarda “politik” izahı olma yan öyle mantıksızlıklara şahit oluyoruz ki insa nın sıdkı sıyrılıyor!
Bu nedenle geçenlerde, “Biri bana vatanın bekası/selameti üzerine garanti verse, bin yıl yaşasam da ‘politik’ tek kelam etmem. Hatta ölene kadar gider uyurum, o derece sıkıldım!” demiştim.
HDP’li 6emra *üzel’in PKK’lı bir terö ristle ortaya çıkan fotoğrafı üzerine yürütülen tartışmalar mesela.
Tastamam mucize çapında hamakattan ibaret.
“Neden bu yanlışı yapıyorsunuz?” sorusuna, “Ama siz de vaktiyle bu yanlı şı yapmıştınız!” cevabını veriyorsanız, yanlış yaptığınızı kendi ağzınızla ikrar etmiş olduğunu zun farkında bile değilsiniz demektir.
Şayet farkındaysanız, “anlayış” bekliyorsu nuz demektir.
O vakit sormak gerek:
Nasıl bir “anlayış” bekliyorsunuz? Daha doğrusu nasıl bir hâle düçar oldunuz? Madde bağımlılığı gibi bir müptelalık değilse, vazgeçer siniz olur biter. Saçma sapan argümanlar peşi ne düşüp de kendi kendinizi iptizale uğratmaz sınız.
Gelgelelim, “bağımlılık” siyasetin değil, “patolojinin” konusudur.
Zira “Bizi kınamayın, kader mahkûmu yuz... Bir zamanlar siz de bizim gibiydiniz, yarın yine bizim gibi olabilirsiniz!” yollu cıvıtmanın başka izahı yok
Yok eğer bir yanlışın içinde olmadığınıza inanıyorsanız...
“Neden başkasının dünkü yanlışı üzerin den kendinizi acıklı bir şekilde aklamaya çalışı yorsunuz?” soruna cevap bulmanız gerekir.
HDP bu konuda gayet tutarlıdır. PKK’nın terör örgütü olduğuna inanmadığı için milletve killerinin fotoğraf çektirdiği teröristi de “gerilla” konumunda görüyorlar.
İP her konuda olduğu gibi mezkûr fotoğ raf konusunda da mugalata yapmaktan öteye geçmiyor.
Ya sevgili Kılıçdaroğlu?
“Söz konusu fotoğraf çözüm sürecinde çekildi; o fotoğraftan dolayı Erdoğan suçludur” diyor. (Gülmeyin, şaka yapmıyorum.)
Hadi Kılıçdaroğlu’na yakışıyor diyelim, Davutoğlu’na ne oluyor?
Şu laflara bakar mısınız: “Geçmişteki bir fotoğraf için bir milletvekiline böyle bir soruş turma başlatılıyorsa Cumhuriyet savcıları yarın Doğu Perinçek’in Apo’ya gül verdiği resim le de ilgili aynı soruşturmayı başlatması lazım, Cumhurbaşkanı da böyle tutarlı olabilir...”
Perinçek tarafı da, biz kırk yıl önceki dava dan beraat ettik falan diye Davutoğlu’na cevap yetiştirmeye çalışıyor.
Oysa konunun Perinçek’le uzaktan yakın dan alakası yok.
Her şeyden evvel dünü değil, bugünü konuşuyoruz. Günümüzde kim hangi çizgide, tartışılan bu!
Davutoğlu, merhum Teoman Duralı’nın “iffetin en önemli göstergesi” tesmiye ettiği vefa ve sadakat üzre olsaydı, yani çizgisinden sapmasaydı, biz neden ona şu sözlerini hatırlatma gereği duyalım ki:
“Nefsimi ayaklar altına alırım, bir fani nin terk etmeyeceği düşünülen her maka mı elimin tersiyle iterim ama asla bu kutlu hareketteki hiçbir dava arkadaşımın kalbi ni kırmam... Hiç kimse benim ağzım dan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanı’mız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak...”