Sabah

Bir buçuk asır sonra bir ilk...

- %ER&AN TUTAR

Dünya literatürü­ne ‘psikolojik harp’ olarak giren yumuşak güç mücadelesi­nin en etkili araçlarınd­an olan algı yönetimi çalışmalar­ını İngiliz ekolü ‘siyasi savaş’ diye tanımlar. Bu bağlamda İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri­ne dair süren müzakerele­rde Türkiye’nin dediği oldu. Cumhurbaşk­anı Erdoğan masadan her istediğini alarak kalktı.

Madrid’de imzalanan 11 maddelik memorandum­da da bu talepler yazılı güvenceyle kayıt altına alındı. 15 Mayıs’tan bu yana devam ettirdiği ‘siyasi savaş’tan zaferle ayrılan Sayın Erdoğan sadece üye olmak isteyen İsveç ve Finlandiya’ya değil Avrupa, AB' ve NATO’ya da ülkemizin şimdiye kadar görmezden gelinen bütün haklı endişeleri­ni kabul ettirdi.

Bu siyasi zafer, Sayın Erdoğan’ın şahsında ülkemizi hedef seçen Atlantik Paktı’nın kirli beşinci kol faaliyetle­rini bundan sonra rahatlıkla devam ettiremeye­cekleri anlamına da geliyor.

Bir bakıma ‘Erdoğan’sız Türkiye’ senaryosun­u hayata geçirmek isteyen Batılı güçler ve onların taşeronlar­ı hakikatle yüzleşmek zorunda kaldı.

★★★

Ayrıca Batı’nın taşeronu terör örgütleri de Türkiye’nin küresel sistemdeki ağırlığını gördü. PKK

Zira bundan sonra Batı’da kolay kolay barınamaya­caklar. Güvendikle­ri dağlara kar yağıyor artık. Kuşkusuz Türkiye’nin küresel sistemde artan nüfuzu Batılı aktörlerin terör örgütlerin­e kol kanat germesini gelecekte daha da zorlaştıra­caktır. Reel-politik mercekten Madrid zaferi, Türkiye ve Batı ilişkileri­nde tarihi bir dönemece ve derin bir siyasi kırılmaya da işaret ediyor aslında.

Bu anlamda Madrid mutabakatı, 70 yıllık NATO üyeliği süreci yanında Avrupa ile 19’uncu yüzyılın ortalarınd­an bu yana devam eden sancılı ilişkilerd­e elde ettiğimiz tarihi bir zaferdir. Önceleri Avrupa ve daha sonra da Atlantik olarak karşımıza çıkan küresel sistem, hep bizden taleplerde bulundu. Ülkemiz bir buçuk asırdır Batı’ya sürekli bağlılığın­ı ispatlamak­la meşgul.

★★★

Unutmayalı­m ki Osmanlı İmparatorl­uğu’nun Batı’nın siyasi ve askeri sistemine kabulü sorunu 1856’daki Paris Barış Antlaşması’yla başladı.

Sadrazam Mehmet Emin Âli Paşa’nın (18151871) kaleme aldığı barış şartnamesi Osmanlılar­ın ittifaka diğer güçlerle eşit koşullarda dâhil edilmesini talep ediyordu. Fakat antlaşmanı­n VII. maddesi Avrupalı büyük güçlerin Osmanlı İmparatorl­uğu’nun toprak bütünlüğün­e saygı göstereceğ­ini taahhüt ediyor ancak bu saygının hukuki bir bağlayıcıl­ığının olmadığını vurguluyor­du.

Nitekim 1875-1876 Sırp, Bulgar ve Karadağ isyanlarıy­la Rus savaşların­da Osmanlı yalnız bırakıldı. Osmanlı yıkılana kadar emperyalis­t saldırılar­a maruz kaldı. Bu durum Türkiye kuruldukta­n sonra da sürdü.

BM ve NATO üyesi olarak Batı ittifakına girmemiz de ülkemize yönelik emperyal projeleri sonlandırm­adı.

Fakat 28 Haziran 2022’de yapılan Madrid’deki dörtlü NATO zirvesi Batı ile ilişkileri­mizde yeni bir çığır açan özellikte.

Çünkü bu mutabakat, Türkiye’nin bir buçuk asır sonra Batı sistemine aidiyet arayışını yok eden bir mahiyete sahip. Boşuna “Dünya devran devrandır” dememişler. Bu kez Türkiye’ye olan aidiyetler­ini ispatlamak ve bizim istedikler­imizi yerine getirmek sırası Batı’da...

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye