Japonya’nın deprem tecrübesi adına ‘stratejik işbirliği’
Teknik cihazlarla ölçüm yapılabildi ğinden bu yana, kara toprağında en ağır deprem felaketlerini yaşa mış olan iki ülke Japonya ve Türkiye. Latin Amerika’daki ve ABD’nin Alaska Bölgesi’ndeki rekor şiddette depremler yerleşim alanlarında olmadığından, yer leşim alanlarında yaşanmış tarihi dep remler açısından Japonya ve Türkiye öne çıkıyor. Japonya söz konusu dep remlerde, en son 2011 yılında tarihi bir tsunami felaketi de yaşadı. Japonya’da ağır tsunami hasarlı kayıtlardaki ilk dep rem 1707 yılında gerçekleşen ve Şikoku adasını etkileyen bir açık deniz depremi. 2011’deki tsunami felaketinde 22 bin 500 kişi ne yazık ki yaşamını kaybetti veya kayboldu. Japonya’da deprem konu sunda tarihi bilinci oluşturan ve depre me karşı dayanıklı bina için tarihi adımla rın atılmasına sebep olan tarihi felaket ise, 1 (yll 1923 günü yaklaşık dört daki ka süren, 7,9 şiddetinde ve ne yazık ki 140 bin kişinin yaşamına sebep olan ve Tokyo’yu tahrip eden deprem.
Bu tarihi deprem sonrasında, 1940’lı yılların sonlarında, Japonya bina inşa tek nolojisinde tarihi adımlar atarak, 3 tip standardizasyonda bina inşaat sistem tanımı yapıyor. İlki Taishin. Anlamı, dep reme dayanıklı binalar için minimum gereklilik ve kirişlerin, sütunların ve duvar ların sallanmaya karşı yeterli kalınlıkta olmasını zorunlu kılıyor. İkincisi Seishin. Yüksek binalar için geçerli. Bir depremin enerjisini büyük ölçüde emen amortisör ler kullanılıyor. Temellerin altındaki zemine kalın kauçuk katmanları yerleştiriliyor ve su sayede sarsıntılar engelleniyor. Üçüncüsü Menshin. Japonya’daki depreme daya nıklı binaların en gelişmiş hali. Bilhassa yüksek binalar için. Bina yapısının kendi si, temelindeki toprakla bağımsız hareket eden kurşun, çelik ve kauçuk katmanlarına sahip deprem izolatörleriyle yerden izole ediliyor. Bu sayede, bina şiddetli deprem lerde bile çok az hareket ediyor.
Büyük şehirlerdeki yüksek binalar, dep remde sarsılmak yerine sallanacak şekilde inşa ediliyor ve böylece daha güvenli hale getiriliyor. Japonya’nın katı ve asla taviz verilmeyen kurallarıyla, 72 yıl sonra, 7,3 şiddetindeki, yolların çöktüğü ve binler ce binanın zarar gördüğü Kobe depremin de, 6 bin 400 kişi yaşamını yitirdi ve 400 bini aşkın kişi yaralandı. Peki Japonya ne yapıyor? İlk konu yüksek düzeyde teknoloji ve dijital imkanlar kullanılarak oluşturulmuş olan deprem izleme mekanizmaları. 1952 yılında kurulan ve Japon Meteoroloji Ajansı bünyesinde yer alan Tsunami Uyarı Sistemi bunlardan birisi. Tsunami Uyarı Sistemi, altı bölgesel merkezde, karada ve deniz de gerçekleşen sismik hareketleri inceliyor. Pek çok şehir ve kasabada, acil durum bil gilerini duyurmak için kurulmuş otomatik hoparlör sistemleri var. Daha kritik konu yaşam boyu ‘deprem eğitimi’. Çocuklar, okul yılları boyunca aralıksız eğitim ve tatbi katlardan geçiyor.
Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı -,&$) deprem ve doğal afetler konusun da uzunca bir süredir Türkiye ile en yoğun işbirliğini yürüten kuruluş. 1999 Gölcük Depremi sonrasında, İstanbul deprem ris kinin en iyi şekilde yönetilmesi adına, ilgili bakanlıklar ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile birlikte çok yoğun ve ciddi çalışmalar yürütüldü. Bu nerenle, Türkiye açısından, yılda en az 1000 deprem yaşayan ve tarihi bir tecrübeye sahip olan Japonya ile Türkiye arasında köklü ve önümüzdeki 25, hatta 50 yıla daya nacak bir deprem ve doğal afet ‘stra tejik işbirliği’ adımı, Japonya ile akıl lı cihazlara yüklenecek depremi bir kaç sanayi önce tüm vatandaşlara duyuracak uygumalar, Türkiye’nin her yerine yer leştirilecek sensörler noktasında yürütü lecek çalışmalar, Türkiye ile tarihe, ortak kültürel değerlere dayalı kadim dostlu ğu olan Japonya’nın büyük bir hevesle üstleneceği, bu konuda maddi ve mane vi her türlü desteği seferber edeceği bir süreçtir. Türkiye’nin bilim insanları ile Japonya’nın bilim insanlarını bir an önce bir araya getirerek, süreci hızlandırmamız büyük yarar sağlayacaktır.