;Pr HàO kPMBZ NBÎ
Ilk yarı bittiğinde yüzde 80 topa sahipti Fenerbahçe. Ama bu üstünlüğün getirdiği pozisyon heyecanı yoktu oyunda. Penaltı golü ile stratejiyi ele geçirdiler, Diouf’un atılmasıyla maçı da yönetmeye başladılar.
Futbola verilen ara sonrasında, maç ritmi kaybolmuşken, bu tip maçlar hep tehlike sınırındadır. Üstüne deprem felaketinin karabulutla rı, tüm ülkenin paylaştığı acıy la, gole sevinmeyi bile unutturdu tribünlere. Bu ortamda maçın teknik eleştirisini yapmak ne kadar doğru olur bilemiyorum. Belki de kişisel performansları konuşmalıyız. Konyaspor adına da uygunu bu olur. Eksik kaldılar ama sahada hiçbir varlık gösteremediler, birkaç dakikalığına olsa bile kontrolü ele geçiremediler. Ortam ve skor, onları çok erken vazgeçirdi maçtan.
Fenerbahçe’nin takım olarak kurduğu baskı, ikinci topları çok çabuk kazanıp pas organizasyonuna geçmesi, takım karakterini devam ettirdiğini gösterdi. Ritimleri arttıkça, pas hızı da peşinden gelecektir. Sevilla eşleşmesi öncesinde öz güvenlerini yenilemeleri de gerekiyordu. Arda Güler için dakikala rı saydı herkes. Eksik kalmış, oyunu bırakmış bir rakip karşısında genç oyuncunun sihirli dokunuşları önemliydi seyredenler için. Konyaspor da Mehmet Ali ile hamlesini yaptı bu gösteriye. Genç oyuncu, kötü günler geçiren takımında parlayan ışıktı.
Oosterwolde de Kadıköy’ün çimleri ile buluştu. Heyecanlıydı. Kendini göstermek için çabaladı. Bek kalitesi ve oyun bilgisi olarak Lincoln’ün çok önünde. Takımın parçası olması uzun sürmez.
Sevilla eşleşmesi öncesinde öz güvenlerini yenilemeleri gerekiyordu.