İSVİÇRE ‘BANKACILIK TAHTINI’ KAYBEDİYOR
Avrupa’nın ortasındaki ‘güven adası’ İsviçre, bankacılık krizi sonrası itibar kaybına uğradı. Ekonomisinin beş katı bankacılığa sahip olan ülke tahtını kaybetme riskiyle karşı karşıya
İsviçre Avrupa’nın tam ortasında İkinci Dünya Savaşı’nın vahşetinde bile Hitler ile Churchill arasında ‘tarafsız’ kalabilmiş ve güvenli liman olma özelliğiyle bilinen bir ülke.
Ancak son bankacılık krizi ile hırpalanan ‘İsviçre bankacılık efsanesi’nin sonu geliyor. Zenginlerin bankacılık merkezi olarak yıllardır ün salan İsviçre bu itibarını kaybetme aşamasına geldi.
EKONOMİNİN 5 KATI
2021 rakamlarına göre İsviçre, 2.6 trilyon dolarlık uluslararası varlığı yönetiyor. Bankacılık sistemi, gayri safi yurtiçi hasılasının beş katı büyüklüğünde. Credit Suisse ile birleşen UBS, İsviçre ekonomisinin iki katı büyüklüğünde bir bilançoya sahip. Bu rakamlar İsviçre’yi İngiltere ve ABD’nin önünde dünyanın en büyük finans merkezi yapıyor.
Ancak İsviçre, Lüksemburg ve özellikle son yıllarda hızla büyüyen Singapur ve Dubai gibi diğer merkezlerin rekabetiyle karşı karşıya. Finans merkezi olarak bu krizden ne kadar zarar gördüğünü zaman belirleyecek. Credit Suisse sadece bir İsviçre şirketi değil aslında. Ülkenin en büyük üçüncü partisi olan sağcı Liberaller partisinin başkanı Thierry Burkart, Credit Suisse’i “İsviçre kimliğinin bir parçası” olarak değerlendiriyor. Burkart, “Küresel bir İsviçre bankasının iflası her yerde ani bir etki yaratırdı. İsviçre için uzun ve ağır bir itibar zedelenmesi olur” dedi.
9.8 MİLYAR $ ZARAR
Credit Suisse’in son dakikada kurtarılması, İsviçre’yi tek bir büyük finans kurumuna mecbur bıraktı. İsviçre’de büyük iş kayıplarına yol açacak olan anlaşma, genel olarak ülkenin iş gücünün yüzde 5’inden fazlasını veya yaklaşık 212 bin kişiyi istihdam eden ülkenin hayati olan finans sektöründeki rekabeti zayıflatacak. Vergi mükellefleri de 9.8 milyar dolar olan potansiyel zararla karşı karşıya kalacak.