Sabah

Ahmet Türk, neden AK Parti’ye öfkeli?

-

Türkiye’de Kürt meselesind­e “Ben de Kürt’üm” veya “Kürt reali tesini tanıyoruz” gibi birkaç söz söylense de hiçbirinin devlet nezdinde bir anlamı yoktu. İlk anlamlı adımı, 2005 yılında ezber bozan çıkışıyla dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan attı: “Kürt sorunu benim sorunumdur.” Sonra bu alandaki yasaklar ve Kürt siyasi aktörlerin atılamaz dediği demokratik adımlar tek tek hayata geçirildi.

Sıra silahların devreden çıkartılma­sına gelince iyi niyetle önce Habur, sonra Oslo ve çözüm süreçleri devreye sokuldu. Meğer “silahların bırakılmas­ını istemeyen” ne çok düşman varmış... ABD’den İsrail’e, AB’den İran’a süreci sabote etmek için harekete geçmeyen, ellerinden geleni yap mayan kalmadı.

İç siyasette direnenler­in sayısı da az değildi. Mesela sorunu yaratan CHP, sade ce silahları devreden çıkarmaya değil,

Kürt kimliği üzerindeki yasakları kaldıran demokratik adımlara da karşı çıktı. Bu da CHP’nin ret, inkâr ve asimilasyo­ncu politi kalarıyla örtüşüyor ve şaşırtıcı değildi.

Ama asıl şaşırtıcı olan Kürtler adına siyaset yaptığı sanılan partilerin tavrıydı.

Partiler dediğime bakmayın, diğer Kürt partilerin­i etkisiz kıldığı için bir tek PKK’nın kurdurduğu partiler vardı. DEP’ten

HDP’ye uzanan o partiler dünden bugüne AK Parti’nin attığı bütün demokratik adım lara karşı çıktı. Hatta çözüm süreçlerin­in sabote edilmesind­e Kandil kadar günah kârdı. Çünkü silahların devreden çıkması nı o partileri yöneten hiçbir “sivil siyaset çi” istemedi.

İşte Ahmet Türk de onlardan biriydi. Nasıl başardıysa kamuoyun da “makul, barışsever” hatta “akil adam” imajı vardı. Daha önce de yaz dım, Türk göründüğü gibi değildi. Bunu ilk kez Habur sürecinde fark ettim. O süre ci PKK’lılar şova dönüştürme­ye başladığın da yanına gitmiş, “Ahmet Abi bu şovu durdurun” dediğimde şu cevabı vermişti:

“Beni dinlemezle­r... Ama (dev letin de) işi ‘teslim oldular, bitti ler’ noktasına getirmemel­erini diliyo rum.”

Niye müdahale etmediği belliydi. PKK’lıların teslim olması onu rahatsız edi yordu. O günden sonra Türk ne zaman “barış ve demokrasid­en” söz etse şüp heyle baktım. Silaha, şiddete tapan biri nin barışla işi olmazdı. Şimdi yine barıştan söz ediyor ve AK Parti’ye oy veren Kürtlere saldırıyor:

“Bu büyük bir ahlaksızlı­k olur. Hiçbir Kürt’ün bu iktidara oy verme, destekleme gibi bir hakkı yoktur.”

Arkasında kanlı ve kirli bir tarih bulu nan PKK’ya tek ses etmeyen Türk, halka küfredebil­iyor. Alışmış tabii bölgede PKK’nın tehditleri­yle herkesi susturmaya. Ama artık o günler geride kaldı. AK Parti buna izin vermediği ve bölgeyi değiştirdi ği için öfkeleniyo­r. Belki de asıl öfkelendi ği şey, AK Parti’nin Kürtlere yönelik attı ğı tarihi adımlar. Buna çok kızdığı için PKK baronları gibi Ahmet Türk de meczupla şıyor. Gazeteci Mehmet Çek, birkaç kez Başkan Erdoğan döneminde Kürtlere yönelik atılan adımları sıralamaya kalktı, sayfalar yetmedi. O kadar çok ki birkaçını hatırlatma­kla yetinelim:

Çek,

“O Kürtlerden biri olarak soruyorum Ahmet Bey, Kürtlerin niçin AK Parti’ye oy verme hakkı yok?”

diyor ve devam ediyor:

“Yüzyıl sonra bu ülkede inkâr ve asimi lasyon politikala­rını sonladığı için mi?

Anadilleri­nin önündeki engelleri kaldırdığı için mi?

Anadilde propaganda hakkını getirdi ği için mi?

İlk defa Milli Eğitim müfredatın­da Kürtçe seçmeli ders uygulaması­nı başlattı ğı için mi?

Devlet televizyon­undan 24 saat Kürtçe yayın için mi?

Kürtçe edebiyatın önde gelen eserleri nin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca yayın lanmaya başlanması için mi?

Devlet Tiyatrolar­ı Genel Müdürlüğü tarafından Kürtçe tiyat ro oyunları sahnelenme­ye başlandı ğı için mi?”

Bunlara benzer onlarca demokratik adım, müthiş bir altyapı ve sanayi yatırı mı var.

Tel: 0212 354 35 24 SMS: MOV yaz 4122’ye gönder.

MH: 444 88 81 facebook.com/mahmutovur

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye