Sabah

Bu nasıl kafa?

- SALİH

Türkiye’nin uzaya astro not gön derme maliyeti ni özellikle &H3’li dostlarımı­z “55 mil yon dolarla neler yapılırdı neler!” yollu eleştirdil­er.

Kim ne derse desin, &H3’liler için dev bir adım. Eskiden cami yapıldığın da böylesi maliyet kıyaslamal­arı yapar, “O paralarla kaç okul yapılırdı...” derlerdi.

Muhaliflik­leri cami aşamasında­n uzaya ulaştı demek ki. “Dev adım” dediğim de buydu zaten, yoksa kafa aynı kafa.

Türkiye Uzay Ajansı Kurucu Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım da geçen gün bu kafaya cevap yetiştirme­k sadedinde, uzay araştırmal­arına bir yerden başlanması gerektiğin­i, bu işten tecrübe elde edileceği ni, devlet için bu paranın çok büyük meb lağ olmadığını dile getirdi.

Lakin bununla yetinmeyip şöyle sür dürdü: “Bir yazarımız yazmış, çok hoşuma gitti: ‘Türkiye’de sahtekârlı­k operasyonu­n da bundan çok daha fazlası çalındı’ dedi. Böyle bir rakam bu!..”

Söz konusu o değerli yazar arkadaş kimdir bilmiyorum ama şaştım kaldım.

Alper Gezeravcı’nın uzay istasyonu seyahatine harcanan meblağı, kamuoyun da “Seçil Erzan vakası” olarak bilinen futbolcula­rın dolandırıl­masıyla kıyaslamak nereden bakarsanız bakın akıl alır bir şey değil.

Her şeyden evvel, meşru ile gayrimeşru kıyas götürmez.

“Sahtekârlı­k operasyonu­nda bundan çok daha fazlası çalındı” ne demek Allah aşkınıza? Sanki dersin 55 milyon dolar çalınmış gibi.

Teşbihe de sığınılmas­ın. “Teşbihte hata olmaz” demek, teşbihte hatalardan sual olunmaz demek değildir. Tam aksine, teş bih hata kaldırmaz demektir.

Muhalif kafaya cevap yetiştirme­k bela sına, maksadını aşan ifadeler serdetmeni­n gereği yok.

Şuncağız unu tulmasın: Uzaya astronot gönder mek bedava olsaydı bile muhalif güruh bir şeyler bulur buluşturur yine de “derleştiri” yapar dı. Dahasını söyle yeyim, üstüne para verselerdi, “Üç beş kuruş para için uzaya bizi rezil ettiniz...” derlerdi.

Zira bunlarda o yetenek var. Şerlerinde­n emin olmak istiyorsan­ız, uzaya İmamoğlu’nu gönderecek­tiniz. Hiç değilse (elifbanın kafasını yara yara da olsa) bir Yasin okur, sevaba girerdiniz.

Şaka bir yana da, teşbih/kıyas/benzet me veya karşılaştı­rma hiçbir şekilde derbe derlik kaldırmaz. Çok dikkatli olmak lazım gelir, kaş yaparken göz çıkarmak da var.

Doğru benzetme örneklerin­den biri ni vaktiyle Ecevit ortaya koymuş tu. İsrail’in “Beyrut Kasabı lakaplı döne min Savunma Bakanı Ariel Şaron’un FKg Lideri AraIat’ı Beyrut’ta kuşatmasın­ı “Leningrad kuşatmasın­a” benzetmişt­i.

Hülasa, bir mezalimi başka bir meza lime benzetmişt­i. Tahmin edeceğiniz gibi kıyametler kopmuştu...

En kötüsü de benzerlikt­e şaşmayıp çıkarımda sapıtmaktı­r. Yahudiler soykırım mağduru olduğu için İsrail soykırım suçuy la itham edilemez diyen Almanya gibi.

İsrail, şayet Filistinli­leri değil de Almanları soykırımda­n geçirseydi, “Siz de onları soykırımda­n geçirmişti­niz” demenin bir mantığı olurdu. Hayır, biz asla ve kata böyle bir şey demezdik. Her şeyden evvel yaşlıları, kadınları ve çocukları öldürmek haramdır.

SteIan =Zeig tevekkeli Alman karak terinin felaketler­e yol açacak kadar sorunlu olduğunu söylememiş­ti. Enver Paşa’nın bile sürgün yıllarında bunlara bir tek

“puşt” demediği kalmıştı.

Yahudilere yaptığınız soykırımın bede lini Gazze’de çocuklar neden ödesin, bu nasıl kafa?

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye