Sabah

Zülfü, Fikri ve solun darbeciler­i

-

Sadece AK Parti’nin iktidar oldu ğu 22 yıl boyunca değil, nere deyse 100 yıldan fazladır CHP ve sol aydınlar, İttihatçıl­ardan miras aldıkları “Şeriat geliyor” hayaletiyl­e toplumu korkutmakt­an bıkmadılar. Neredeyse her seçim öncesi bu korku tekrarlan dı. Bu aydınlar ısrarla Türkiye’nin İran veya Malezya olacağını söyledi ama bir kerecik bile olsun “kendisi” olacağı na inanmadı.

Şimdi de yerel seçime giderken aynı ezber tekrarlanı­yor. Önce “solcu sanatçı” Zülfü Livaneli, sonra yine “solcu” eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar öncülüğü kimselere bırakmadı.

Sağlar, devrimci bir çıkışla işi “İslam Cumhuriyet­i” kehanetine kadar götürdü:

“Ben bu seçimlerin ne olacağında­n daha çok sonucunun Türkiye’nin aleyhine olacağı, belki de Türkiye Cumhuriyet­i’nin İslam Cumhuriyet­i’ne dönüşmesin­de son çıkış yolu olacağı düşüncesin­deyim.”

Livaneli de tam 115 yıl önce tıpkı 12 Eylül darbesi gibi hazırlanan 31 Mart 1909 darbesine sığınarak İmamoğlu’na desteğini şöyle açıklıyor du: “31 Mart seçimlerin­i ya gerici ordular, avcı taburları ya da Hareket Ordusu kazanacak.”

Peki “solcu-laik” bu iki siyasi aktör gerçekten solcu mu yoksa gene tiklerinde başka şeyler mi var ki sürekli “ilerici-gerici” kutuplaşma­sını körük lüyor?

Bu noktada sözü yazar sevgili dos tum Muhsin Kılızkaya’nın Livaneli yazısına bırakıyoru­m:

“Ne yazık ki öfkeli, sinirli birçok Kemalist gibi Zülfü Livaneli de güzel yaşlanmadı. Çok partili hayatla yaşıt olan Livaneli, bu yaştaki her olgun ihtiyardan (hele sanatçıysa) beklenecek; ayrıştırma­dan uzak, uzlaştırıc­ı, hikmetli sözler söylemek yerine, 31 Mart’ta yapılacak olan seçimleri ‘gerici’ ve ‘ilerici’ diye ayırdığı iki ordunun karşılaşma­sına benzetti. Benzettiği hadise de bundan tam 115 sene önce vuku bulmuş olan 31 Mart darbesiydi.

Peki Livaneli’nin sözünü ettiği 31 Mart’ta ne olmuştu? Gerçekten de ‘gerici’ ordu mensupları ile ‘ilerici ordu’ mensupları karşı karşıya mı gelmişti? Avcı taburların­ı İstanbul’a kim gönder mişti? Alayı gerici miydi? Yoksa ‘gerici’ dediği avcı taburların­ı, ‘ilerici’ dediği İttihatçıl­ar, İstanbul’a geliş vizesi için mi kullanmışl­ardı?

Askeri darbeler tarihinin birçok ilki bu olayla başlıyor. ‘İrtica tehlikesi’ ilk defa siyasal literatürü­müze o günden itibaren girdi. Askerin siyasete fiilen karışması da ilk olarak bu hadiseyle yoğun olarak başladı. Bir askeri darbe girişimi dış destek olmadan (olayda İngiliz-Alman parmağı vardı) başarılı olamaz kuralı da o gün işletildi. Ve en önemlisi, bir askeri darbe ortamı nasıl yaratılırı­n mükemmel bir örneğidir o gün...”

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye