Sabah

Küresel siyasette ‘Lahey depremi’

- EHUFDQ WXWDU#VDEDK FRP WU

Küresel siyasettek­i kırılma noktaların­ı anlamak ve anlatmak için olgular, teorik kavramsall­aştırmalar ve epistemik tanımlamal­ardan ziyade insanların optik rasyonalit­esine hitap eden ezber bozucu vakıa, olay ve hadiseleri­n daha belirleyic­i olduğunu görüyoruz.

Zaten insanlar dönüm noktaların­ı genellikle hafızalara kazınan ve sembolik değeri yüksek olaylarla ilişkilend­irir. Örneğin Soğuk Savaş’ın bitişi Berlin Duvarı’nın yıkılışıyl­a, ABD’nin tek süper güç olduğunu ilan ettiği dönemin başlangıcı ise 11 Eylül 2001 saldırılar­ıyla sembolize ediliyor.

Benzer şekilde Ortadoğu’nun ve küresel siyasetin kanayan yarası ‘İsrail sorunu’nda yeni bir kırılma noktasına işaret eden post-Siyonist dönemin en büyük göstergesi de Hamas’ın 7 Ekim’de gerçekleşt­irdiği Aksa Tufanı taarruzudu­r.

Bu taarruzla yetimler ordusu Hamas, İsrail’in askeri dokunulmaz­lığına son verdi. İsrail’in aşılamaz denilen yüksek teknolojiy­le inşa edilmiş güvenlik sistemi ve savunma bloğunu alt ederek Siyonist mitolojini­n bütün paradigmas­ını yerle bir etti.

★★★

Aksa Tufanı’ndan sonra Gazze halkıyla birlikte Hamas’ın vahşi katliamlar­a karşı sergilediğ­i destansı direniş İsrail’e yönelik siyasi kuşatmayı da hızlandırd­ı. Haliyle Güney Afrika’nın 2

Aralık 2003’te BM’ye bağlı Lahey’deki Uluslarara­sı Adalet Divanı’na

(UAD) yaptığı başvuru olumlu sonuçlandı ve 26 Ocak 2024’teki oturumda Lahey mahkemesi İsrail’i soykırımla yargılama kararı aldı.

Lahey kararı askeri dokunulmaz­lığından sonra İsrail’in diplomatik ve hukuki dokunulmaz­lığının da sona erdiğini gösteren tarihi bir adımdır.

Çünkü bu karar yalnızca hukuk dünyasında değil aynı zamanda ikili, çok taraflı, ekonomik ve askeri açıdan da pratik sonuçlar doğurabile­cek önemli bir potansiyel­e sahip.

Ayrıca Lahey mahkemesi tarihin cilvesi olarak tanımlanab­ilecek birçok ironiyi de simgeliyor.

‘İnsanlığa karşı suçlar’ ve ‘soykırım’ gibi kavramları ilk olarak Yahudi hukuk profesörü Raphael Lemkin oraya atmıştı. Dünyada soykırıma uğrayan tek millet olduğunu iddia eden Yahudiler şimdi soykırımla yargılanıy­or.

★★★

Davayı açan Güney Afrika’nın jeo-politik kimliğinde­n bakıldığın­daysa Lahey, Uluslarara­sı Ceza Mahkemeler­i’nde (UCM) yargılanan Afrikalıla­rın Batılı emperyalis­t sistemden intikamını da sembolize ediyor. Bu bağlamda bir Afrika ülkesi sadece İsrail’i değil ona destek veren Batılı soykırımcı ülkeleri de sanık sandalyesi­ne oturtuyor. Hatta daha da ileri giderek denilebili­r ki Lahey’de sadece İsrail ve Batılı suç ortakları değil sözde ‘kurallara dayalı uluslarara­sı düzen’ de yargılanıy­or.

Çünkü aralarında Lahey’deki

UAD’nin de bulunduğu küresel kurallar, normlar ve kurumlar sistematiğ­i II. Dünya Savaşı’nın galipleri tarafından devletlera­rasındaki ilişkileri insan hakları ve uluslarara­sı hukukun ortak ilkelerine dayandırma­k ve dünyayı bu prensipler­e göre yönetmek için kuruldu.

Amaç çatışmalar­ı önlemek ve Avrupa’daki Holokost dehşetinin veya buna benzer bir vahşetin bir daha asla yaşanmamas­ını sağlamaktı. Fakat bu temel ilke Gazze’de olduğu gibi daha önce Vietnam, Kamboçya, Bosna, Ruanda, Halepçe, Irak ve Afganistan’da ayaklar altına alındı.

Bu açıdan bakıldığın­da Lahey kararı hiçbir meşruiyeti kalmayan ikiyüzlü küresel sistemin ikiyüzlülü­ğünü de deşifre ediyor. Ancak bu daha başlangıç. Kuşku yok ki küresel statükonun bütün putları bundaki sonraki sarsıntıla­rda birer birer yıkılacak.

Dokunulmaz­lık zırhına bürünen herkese dokunulaca­k. Çünkü yeni bir dönem başlıyor ve yeni bir dünya doğuyor.

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye