Hiç normal değil!
İşgal ordusunun keskin nişancısı, küçük çocuğu yolun ortasında vuruyor. Abisi onu oradan çeke çeke uzaklaş tırmak istiyor.
Keskin nişancı katil onu da vuruyor. Değil silahları, atacak taşları bile yok oysa!
Bu yürek paralayıcı görüntü, benze ri görüntülerin yanına ekleniyor; hepsi o kadar...
100 günü geçti İsrail vahşeti başlayalı...
Canlı yayında soykırım izleti yorlar hepimize...
Ve artık kimse şaşırmıyor bile...
Plazalarda bu görüntüleri ekrana getiren kanallar zaplanıveriyor; öğle yemeği mola larında Gazze diyenin yanından uzaklaşılı yor; yalan mı?
★★★
Yarın, öbür gün...
Bu nasıl dünya, nasıl bir zamanda yaşıyoruz, bütün bunları neden seyrediyoruz, diye soran da kalmazsa...
Şaşıracak mısınız?
Hayır!
Hiçbir şeye şaşırmıyoruz ki artık.
Bizi o hâle getirdiler...
Sevilen biri gayet karanlık bir biçimde öldürülüyor; kimse şaşır mıyor.
Garip garip olaylar, normalmiş gibi yaşanıyor.
O arada da toplum ekrana getirilen pavyon dilberiyle oyalanıyor.
Dünya da farklı değil...
Aşıları üreten dev ilaç şirketinin CEO’su, yaptıkları yanlışlar nedeniyle kitlelerden özür diliyor. Çıt yok!
Dönüp “Ne yaşadık biz” diyen kaç kişi?
★★★
Rahmetli Bülent Parlak’ın dergi si İzdiham, Parlak’ın dostları tarafından yeniden yayınlanmaya başladı.
Orada Halil Ecer’in bir yazısı var;
“Ne Bu Hayretsizlik?” başlıklı...
Alın okuyun...
Yazar haklı olarak şöyle soruyor hepi mize: “Her şeyin bize normal geli yor olması hiç normal bir durum değildir. Neden acı, yoksulluk, kaygı, sınav, yaşam vs. her şey bize normal geliyor? Neden kur duğumuz ilişkilerin bir gün bitebi lir olması bize normal geliyor?”
Şuna verilecek cevabımız var mı, mese la: Her şey bu kadar normalleşmişse, skan dal nedir?
Skandal kavramı ve tanımı kalktı mı hayatımızdan?
Kalkmayıp kalsa, n’olacak?
Zaten Halil Ecer’in dediği gibi “en kötü habere bir mimiklik tepkimiz bile kalma mış...”
★★★
Merak ediyorum; yaşadıklarımızdaki tuhaflığı fark edeceğimiz günler gelecek mi?
Bunlar hiç normal değil, diye ceğimiz günler...
Gelmeli...