Içimizdeki ne?
Senin içindeki hayvanın ne? Nasıl yani! Her insanın ruhunda bir hayvan saklanır; “güç hayvanı” deniyor ona, uygun ritüellerle ortaya çıkartılır...
Ne bu?
Şamanizme özgü bir şey...
Vay be, çok heyecan verici; ayıymı şım mesela, ha ha, ho ho...
Nereden biliyorsun, belki kurtsun...
Bu tür bir konuşmanın orta yerine biri dalıverse...
Ve dese ki...
“Boş ver hayvanı falan... Söyle içinde insan var mı, insan? Nasıl biri, onu tanıyor musun?”
Ne bozulurlar ama, değil mi?
Eminler çünkü, İNSAN olduklarından. Dahası bir birey olduklarından ve bas bayağı “düzgün biri”, hatta “makbul vatandaş” olduklarından eminler.
Serüveni, sürprizi ve derinlerle bağı “içlerindeki hayvan”da arıyorlar ve fena yanılıyorlar.
Bir arkadaşım bahsetti. Metropolümüzün orta yerinde, kolun dan tutup önce meditasyona, oradan da bir şaman ayinine (!) götürmüşler; içindeki hayvanı bulsun diye...
Malum, sekülerlerin inanma arzusu müthiştir ve elbette inanç kaçanı kovalar.
Tundra soğuğu, ıssızlık, karanlık gece, uğuldayan rüzgar falan yok elbette...
Her şey kliması kontrol altında tutulan konforlu bir salonda oluyor.
“Birden gözümün önüne pey gamber devesi geldi, başka hiçbir şey” diye anlattı arkadaşım...
“Güzel” dedim.
“Ama herkes kurt, aslan, fil, geyik gördü, bayıldılar, çok eğlendiler, benimki tuhaf değil mi?”
“Sana yukarısı buralarda oya lanma; yerini, yurdunu, yolunu kaybetme mesajı vermiş” dedim, durdu; “Peygamber devesinin bacakla rı rükuda gibi eğilir, Anadolu çocuğu sun, plazalarda kendini kaybetme diysen, göreceğin hayvan buydu elbette...”
Ne garip hale geldik, değil mi? Hayvanlarla, bitkilerle, suyla, taşla hesaplaşırsak, kafamızdaki sorulara cevap buluruz sanıyoruz.
İnsanın “insan” halini unutturmak üzereler.
Bir iktisat çarkının aklını kay betmiş, kalbi çırpınan vidaları
olduk hepi topu...
Hayvanlarla, bitkilerle, dağla taşla bağı mız da ancak modern masallar üzerinden oluyor
Kedisi üzerine saatlerce konuşan ama kedisinin niye ısıl işlemle üretilmiş bir sosisi yemeyi red ettiğine akıl erdiremeyen tonla hayvansever...
Hümanizm, insanı ilahlaştırma yı denemişti; sonunda geldiğimiz şu acıklı noktaya bakın!